Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Sancılı bir sürecin sonu

Balyoz davasında, yoğun kalabalıklar mahkeme önüne yığılmış, salonda sert tartışmalar cereyan etmiş ve kararın açıklanması ertelenmişti. Herhalde bu defa da aynı şeyleri yaşamamak için, 13. Ağır Ceza Mahkemesi dinleyicilerin duruşma salonuna alınmamasını talep etti. Valilik bu talebi yerine getirmek üzere önlem aldı. Ergenekon davasının karar aşamasına gelindiği için, zaten gergin olan sinirler, Valiliğin kararından sonra iyice gerildi. Kural, duruşmaların açık yapılması. Özellikle böyle önemli bir davada, keşke kısıtlamaya gitmek yerine, haklar göz önünde tutulsaydı. Hele sanık yakınlarına da yasak konmasının sebebi anlaşılır gibi değil. Mahkemeye yönelik bir suikast ihbarından bahsediliyor. Buna rağmen, gazeteciler ve avukatlarla birlikte sanık yakınlarına pekala izin verilebilirdi. Her biri hüküm verileceği gün eşinin, babasının, kardeşinin yanında olmak isterdi.
Ayrıca, valiliğin -Mehmet Ali Şahin'in de ifade ettiği gibi- mahkeme yasağını bizzat açıklaması farklı tartışmalara yol açtı. Bu aculluğun sebebi ne? Mahkeme ile valilik temas halindeymiş gibi bir izlenim doğdu. Muhtemelen de, böyle bir irtibat mevcuttur.
Özel Yetkili Mahkemelerdeki usul hataları, bilhassa uzun tutukluluk çok tartışıldı. Ama Türkiye'de önemli bir kesim, -bunun içinde bürokrasi, gazeteci ve siyasetçi de var- usul hatalarını bahane ederek, toptan yargılamalara karşıydı. Hükümetin siyasi iradesi ve birçok gazetecinin ısrarlı ilgisi olmasaydı, darbe teşebbüsüne girişenlerden hesap sormak mümkün olmayacaktı. Hatırlayın... Danıştay saldırısında rol alan Muzaffer Tekin'in tutuklanması üzerine, hangi gazete köşelerinden itirazlar yükselmiş, Emniyet'in hangi birimleri Başbakan'a "Askerle aramız açılıyor" diye ikna operasyonu yapmıştı.
"Cezalar ağır" denilebilir; mahkûm olan kişilerin pek çoğu hükümet aleyhine kara propaganda yapmakla birlikte, belki darbeyi akıllarından geçirmemişlerdir. Pek çok asker muhtemelen vazifesi sandığından, "cumhuriyeti koruma ve kollamaya" soyunmuştur. Bu cezaları hak etmediklerini düşünüyorlardır. Aralarında hak etmeyenler de mutlaka vardır. Ama askeri müdahale zihniyetini gömmek istiyorsak, böyle sancılı bir süreçten geçmek zorundaydık. Cezalar ağırdır ama hiç kimse ceza almasaydı, Danıştay saldırısının, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın, suikast düzenlerinin, kara propagandanın hesabı sorulmasaydı, Türkiye, darbeci zihniyetten nasıl kurtulacaktı?
Keşke "terör örgütü üyeliği" yerine, Türk Ceza Kanunu'nun daha hafif cezaları öngören maddelerinden hüküm kurulsaydı. Belki o zaman ülke bu kadar gerilmezdi.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA