Yargı'nın "Oslo sürecini" hedef aldığını sanmıyorum. Hani diyorlar ya "siyasi bir kararı nasıl tartışmaya açar?" Açsa da sonuç elde edemez. Kamuoyuna mal olan bu görüşmeler, hatırlarsınız, tepkiyle karşılanmamış, barışa giden yolda müzakere yapılabileceği düşüncesi genel kabul görmüştü. Ama konu, sadece Oslo süreci değil. Keşke öyle olsa. Ayrıca, müzakereler, zaten çok geride kaldı; 12 Haziran seçimleri sonrası Silvan saldırısı ile "Şahin" döneme geçildi. Zira başbakan, müzakere sürecinin bir aldatmacadan ibaret olduğu düşüncesine kapıldı. Belki de haklıydı. Belki de, Oslo'da, PKK, zemin ve zaman kazanmaya çalışıyordu.
Hadiseye bu perspektiften bakınca, "müzakerecilerle" "mücadelecileri" karşı karşıya gibi göstermenin, emniyet ve yargıyı "mücadeleci", MİT'i ise müzakereci ilan etmenin yanlışlığı ortaya çıkıyor.
Çünkü bizzat başbakan mücadelecilerin safında. Bir yandan yoğun operasyonlar, bir yandan BDP'ye ağır hakaretler. KCK tutuklamaları. Bir uzlaşma zemini içinde yol almıyoruz.
Sıkıntı, yeniden Oslo sürecine dönme arzusundan değil, operasyonlarda ele geçirilen belgelerden kaynaklanıyor. Ama onlar da ucundan kenarından medyaya düştü. Hangi MİT elemanının bu işlerde ne ölçüde sorumluluğu var; suçların üzeri örtüldü mü? Bu soruların peşini kimse bırakmayacaktır.