1) Savcı Sadrettin Sarıkaya'nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve eski MİT Müsteşarı Emre Taner'i ifadeye çağırmakla, "Oslo barış sürecini" sorguladığı ileri sürülüyor. Acaba bu barış süreci, Başbakan'ın inisiyatifiyle mi başladı? Yoksa Başbakan, vaziyete hâkim olmak amacıyla, süreci takip için yardımcısı Hakan Fidan'ı yollayarak gelişmeler hakkında bilgi sahibi mi olmak istedi? (Bence süreç Başbakan'a rağmen başladı. 2005-2006 yıllarında henüz, MİT'e hâkim değildi.)
2) KCK operasyonları sırasında ele geçen belgeler ve MİT'çilerin ifadeye çağrılacağı bilgisi Başbakan'a önceden verilmiş miydi? (Polis, İçişleri Bakanlığı'na bağlı olduğuna göre, belgeler bence Başbakan'a ulaşmıştı. Başbakan da, bundan dolayı 4 MİT'çinin ifadeye çağrılacağını biliyordu. Sadece Sarıkaya'nın Müsteşar Fidan'ı ifadeye daveti herkes için sürpriz oldu.)
3) Başakşehir'de Ergenekon ve Balyoz savcılarının lojmanlarına silâhla saldıranlardan biri MİT haber elemanı çıktı. İbrahim Tatlıses suikastında Abdullah Uçmak'a 2 Kalaşnikof'u bir başka MİT haber elemanı teslim etti. 6 Temmuz 2011'de, Öcalan'ın, Murat Karayılan'a gönderdiği 6 sayfalık el yazısı mektubunu MİT heyeti Kandil'e ulaştırdı. Ve "Halk savaşı"başlatıldı: 14 Temmuz'da 13 askerin şehit edildiği Silvan saldırısı gerçekleşti.
Kanun çıkararak, MİT'i bu şekilde korumaya almak, yukarıda 3 örneğini sıraladığım bu gibi eylemlere AK Parti iktidarını da bulaştırmış olmaz mı? Çünkü MİT, her seferinde, "Bizim elemanımız" diye söz konusu fiillere karışanları korudu.