Hani yargı hükümetin güdümündeydi? Savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Bilal Bayraktar'ın yürüttüğü KCK soruşturması kapsamında MİT'teki bazı isimlerin sorguya çağrılmasından hükümetin pek hoşlanmadığı ortaya çıktı. Şimdi hükümetcemaat çatışmasından söz ediliyor.
Peki, KCK operasyonlarının arkasında İçişleri Bakanlığı, dolayısıyla hükümet yok muydu? Hükümete duyurmadan polis-savcı el ele mi yapıyordu bu operasyonları? Başbakan Erdoğan, PKK ve KCK üzerine sonuna kadar gidileceğini söylemiyor muydu? Cemaat'e yakın isimlerin Ergenekon gibi, KCK'yı da ciddiye aldığını biliyoruz. Ama hükümet de ciddiye alıyordu. Hatta Uludere faciasından sonra, operasyonların durmayacağını üzerine basa basa söylüyorlardı. Öyleyse, bu çatışmanın, "PKK sorununu müzakere ile mi, yoksa operasyon ile mi çözmeliyiz?" tartışmasından doğduğu iddiası da mantıklı değil. Çünkü uzun süredir (Silvan saldırısından beri), hükümetin müzakereye yatkın bir hali yok.
Peki bu ne iş?
Tayyip Erdoğan, MİT-PKK arasındaki Oslo görüşmesinin meydana çıkmasından sonra, Hakan Fidan'ı sahiplenmişti. Uludere faciasında MİT'i sorumlu gösteren Mehmet Baransu'ya da verip veriştirmişti. Bu durumda, acaba, Fidan'ın kendisinden habersiz savcı tarafından çağrılmasını "iktidarına müdahale" gibi gördüğünü söyleyebilir miyiz? Ama "Savcıya dokunamıyoruz, şu iki polis müdürünü görevden alalım" denklemi ne kadar doğru? Polis müdürlerinin suçu ne? KCK operasyonlarında ele geçen bilgi, belge, dijital imajlar gibi delilleri savcılığa teslim etmeleri mi? Ne yapsalardı yani, gizleseler miydi? Soruşturmayı yürüten savcılar, KCK içinde ciddi bir MİT yapılanması görünce, bunu ört bas mı etmeliydiler? Yoksa yargı bağımsızlığını hiçe sayıp, Başbakan'dan izin mi istemeliydiler? O zaman ortaya şöyle bir mantık mı çıkıyor: "Askere dokunabilirsiniz, ama MİT'e dokunursanız karşınızda beni bulursunuz."
Bilhassa, özel yetkili savcılardan Bilal Bayraktar, Balyoz soruşturmasını da yürüten deneyimli bir yargı mensubu. Yani "Polis yönlendirdi, fezlekeyi yazıp, onun eline teslim etti" diyemeyeceğimiz biri. Belli ki KCK soruşturmasını tamamlamak için bazı MİT mensuplarının ifadesini gerekli görmüş. Eğer, KCK içindeki MİT faaliyetlerinin devlet adına yapıldığının yasal dayanağı savcıya sunulabilirse ve kimin emriyle yapıldığı belgelerle ortaya konulursa, mesele yok.
Benim anlamadığım; neden kabak 2 değerli şube müdürünün başına patladı. (Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün ve İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan) Başbakan bu davranışının Ergenekon'la mücadeleyi zaafa düşürdüğünü görmüyor mu?