Beklentileri karşılamamakla birlikte, 3. Yargı paketi, bazı olumlu değişiklikler getiriyor.
1) Özel Yetkili mahkemelerde, "silahların eşitsizliği" şikâyet konusuydu. Savunma, ancak iddianame tamamlanıp, mahkeme tarafından kabul edildikten sonra, delillere ve sanık ifadelerine ulaşabiliyordu. Örgütlü suçlarda, delil karartılmaması ya da diğer şüphelilerin yönlendirilmemesi amacıyla gizlilik mevcuttu ve bence gerekliydi. Gizlilik süresi 3 ayla sınırlanarak İddia makamı ile Savunma arasında kısmi bir eşitlik sağlandı.
2) En fazla tartışılan konu tutukluluk. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 100. madde, zaten tutukluluk için somut şartlar arıyordu: a) Kaçma, b) Delilleri yok etme, c) Başkaları üzerinde baskı kurma, ya da d) Katalog suçlardan birini işlemiş olma hususlarında kuvvetli şüphe bulunması halinde, tutuklama kararı "verilir" değil "verilebilir" deniliyordu. Hâkime, şartlar yerine gelse dahi takdir hakkı bırakılmıştı. Yeni yargı paketi, hâkimin kuvvetli suç şüphesinin ve diğer tutuklama sebeplerinin varlığı ile tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu somut olgularla gerekçelendirmesini şart koşuyor. Bugüne kadar, uygulamada, kararlar somut olaylarla desteklenmiyordu.
Ayrıca tutukluluğa alternatif olan "Adli kontrolün", üst sınırı (3 yerine) 5 yıl olan fiillere de uygulanması kabul edildi.
3) Türk Ceza Kanunu'nda, 220'nci maddenin 6 ve 7. fıkraları gereği, örgüt üyeleri olmayanlar da örgüt üyesi olarak cezalandırılıyordu. Bu engellendi.
Ama aynı maddenin 8. fıkrası ile Terörle Mücadele Yasası'nın 7. maddesinin, terör örgütünün propagandasını suç sayan hükümlerine dokunulmadı. Oysa söz konusu düzenlemeler, geniş yorumlanıyor, bu yüzden, düşünce ve gösteri hürriyeti büyük ölçüde sınırlanıyor.
Tek bir cümle ile değerlendirmek gerekirse, "Yetmez ama evet" diyebiliriz.