Tam 50 sene önce, 15 Eylül 1961'de, Yassıada Mahkemesi, Demokrat Partililer hakkında kararını açıkladı. 15 kişiye idam cezası verilmişti. Birçoğu müebbet hapse mahkûm edildi. Çok az beraat vardı. Üstelik Demokrat Partililer, beraat edenlere biraz kötü gözle bakıyordu. Herkesin zihninden "Herhalde bunlar işbirlikçi" düşüncesi geçiyordu.
Neyse... Yüksek Adalet Divanı adı verilen o mahkemeyi, bugünkü Silivri mahkemesiyle mukayese edenler var. Ne büyük cehalet! Bir kere, o mahkeme üyeleri Milli Birlik Komitesi tarafından tayin edilmişti; "tabii yargıç" ilkesini çiğneyen "olağanüstü bir mahkeme" söz konusuydu. Ayrıca, Salim Başol'un davranışları, savcı Egesel'in tavırları, adalet açısından tam bir yüzkarasıydı. Başol, anayasayı ihlâl davasında "Kısa kes" diyerek, daha sonra hakkında idam cezası verdiği eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ı konuşturmamıştı bile. Sanıkların sık sık lâfını kesiyor ve onlara, azarlar gibi hitap ediyordu.
Vereceğim şu örnek dahi, mahkemenin darbecilerin emrinde faaliyet gösterdiğinin açık bir delilini teşkil eder. Demokrat Partililerden 1950-54 arasındaki kanunlara da niçin oy verdiklerinin hesabı sorulunca, Samet Ağaoğlu, "1955'e kadar Demokrat Parti milletvekili olan Fethi Çelikbaş niçin burada değil?" demişti. Ve işte Başol'un o tarihe geçen cevabı: "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor."
Kürsü dokunulmazlığı adına milletvekilleri, TBMM'de kullandıkları oylardan ve Genel Kurul'da yaptıkları konuşmalardan dolayı sorumlu tutulamaz. Oysa Yassıada'da, hem kullandıkları oyların hesabı soruldu, hem kürsüde attıkları lâflar delil dosyasına girdi.
Bence Başol, Kadı Karakuş'tan farklı değild