Mısır için "Türkiye modelinden" söz ediliyor. Bundan kasıt, AK Parti'yi model olarak almak mı? Yoksa, ülkenin modernleşmesinin, "askeri vesayet" altında gerçekleşmesi ve ordunun zaman zaman ince ayar vermesi mi?
Tabii Türkiye'nin şartları Mısır'dan farklı. Milli Görüş çizgisi, demokratik bir ortamda siyasete katılarak, yerel yönetimlerde iktidarı ele alarak, hatta merkezde koalisyon ortağı olarak, zaman içinde değişti ve dönüştü. Acaba Müslüman Kardeşler'e fırsat verilirse, Türkiye'deki gibi bir süreç yaşanır mı? Bugün için, Müslüman Kardeşler kapalı bir kutu. Konunun uzmanları, bu örgütün içinde farklı düşüncelerin egemen olduğunu söylüyor. Nitekim, Müslüman Kardeşler'in kurucusu Hasan El Benna'nın torunu, Oxford Üniversitesi profesörlerinden Tarık Ramazan, Milli Görüş örneğindeki gibi "kırılmalar" yaşandığını, "bir çok kişinin, kökünü inkâr etmeden, laiklik ve demokrasiyi kabul etmekten yana olduğunu" belirtiyor. Anlaşılıyor ki, eninde sonunda Müslüman Kardeşler'in bünyesinde de bir iç hesaplaşma yaşanacak. Tabii bunun için, onların yönetime katılmasının yolu açılmalıdır. Müslüman Kardeşler, meşrulaştırılmalıdır.
Batı dünyasının, sadece AK Parti örneğini gözetmediği, vesayetçi bir ordu modelini de çıkar yol olarak gördüğü New York Times'ın makalesinden anlaşılıyor. (Landon Thomas Jr-5 Şubat 2011)
Landon Thomas Jr., 12 Eylül 1980 örneğini veriyor. Müdahaleden sonra ordunun yeni bir anayasa hazırladığını, yeni siyasi partilerin kurulmasına izin vererek, demokrasiye işlerlik kazandırdığını hatırlatıyor.
Aman ha! Askerin denetlediği bir rejimi savunmak çözüm değil. Çünkü, cumhuriyeti koruma ve kollama psikolojisi içine giren silâhlı güçler, el altından, ülkeyi, korunup kollanacak bir kaos ortamına bile itebiliyor. Korkular üzerinden kutuplaşmalar yaratılıyor. Sonra da, "Demokrasiye sahip çıkıyoruz" diye, rejimi ezip geçiyorlar. Askeri vesayet, zirveden kopan bir kartopu gibi sonunda çığ oluyor; herkes altında kalıyor. Derlenip toparlanmak, tortuları temizlemek o kadar vakit alıyor ki!