Haluk Şahin, "farklıhaber8" de birbirinden güzel yazılar yazıyor. 2 Şubat'taki yorumu, linç kültürünün tehlikesine dair: "Meslek ruhu parçalandığı için, zaten ağır hasta olan medyamızın üzerinde, şimdi de linç kültürü bulutları dolaşıyor. Ne dolaşması, arada bir bardaktan boşanırcasına çullanıyor aşağıya. Hedef seçtiğini boğmaya, yıkmaya, yok etmeye çalışıyor."
Şahin, Oktay Ekşi'nin köşesini bırakmak zorunda kaldığını, Muhteşem Yüzyıl dizisinin senaristinin ise, aldığı tehditler yüzünden koruma ile dolaşmaya başladığını hatırlatıyor. Ve sonunda sözü, Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık'a getiriyor.
Candaş, içi dışı bir, samimi bir gazetecidir. Takım tutar gibi taraf tutmaz. Gençliğinin verdiği heyecanla, zaman zaman aklına ilk geleni söyleyebilir. Geçtiğimiz hafta, Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızı rencide edebilecek bir yazı kaleme aldı. 10 kere özür diledi; yanlış yaptığını kabul etti. Ama bakıyoruz, hâlâ vatandaşın tepkisini canlı tutmaya ve öfkeyi şiddete, linç kampanyasına dönüştürmeye çabalayanlar var. Hem de bizim mesleğimizde. Bu davranış, halkın hakkını aramaktan ziyade, bence çekememezlikten kaynaklanıyor. Kuyruk acısından ya da kıskançlıktan.
Bir insan, tek bir cümlesi yüzünden mahkûm edilemez. Candaş Tolga'nın bütün kariyerine baktığımda, olumlu yönlerinin ve düzgün karakterinin, olumsuzluklara ağır bastığını görüyorum. Zaten yanlışını anladı; halk ona gereken ayarı verdi. Beni üzen, gazetecilerin sazanlığı. Hemen çullanıyorlar meslektaşlarının üzerine. Hedefteki kişinin siyasi düşünceleri de bu tavır alışta rol oynuyor. Demek istediğim, sadece lâfa değil, söyleyene de bakıyorlar.