Radikal gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, 28 Temmuz 2010'da, Heron dinlemeleri üzerine bir yorum yazmıştı. Güvendiği bir istihbarat kaynağından aldığı bilgiye göre, yapılan bütün telefon dinlemeleri mahkeme kararıyla gerçekleşmiş. Mahkeme kararı alınabilmesi için, taraflardan en az birisinin kimliğinin bilinmesi gerekiyor. Dinlenen, Kızılay'daki ankesörlü telefon değilmiş. Bunun zaten yasal ve teknik olarak mümkün olmadığı belirtiliyor.
10 Ekim 2007'de, bu konuşmalar MİT'e intikal edince, bulgular süratle Genelkurmay Başkanlığı'na iletilmiş. Soruşturma başlamış; Kara Kuvvetleri Askeri Savcısı, yarbay Selami Çakmaklı'nın Hava Kuvvetleri'nin yasadışı örgütlenmesi Karargâh Evleri'nin üyesi olduğu anlaşılınca, dosya 9 Eylül 2009'da Hava Kuvvetleri'ne, askeri savcı Ahmet Üçok'a gönderilmiş (Üçok, şu anda çürük çetesi sebebiyle tutuklu). Üsteğmen Fırat Ç.'nin bir tuğamiralle de konuştuğu şüphesi doğunca, dosya Genelkurmay Başkanlığı'na yollanmış.
Ekim 2007'den, Temmuz 2010'a kadar dosya ancak yetkili mahkemesine ulaşabilmiş.
Genelkurmay Başkanlığı'nın suskunluğu, bir ihmali mi, yoksa bir ihaneti mi örtme çabası?