Saadet Partisi'nde, Kongre sonrası hareketlenme devam ediyor. Evvelki gün, Fatih Erbakan, Akşam gazetesine bir açıklama yaptı: "Kamuoyu, delegeler, teşkilât yaşananları bilsin. Erbakan Hoca'ya, Milli Görüş prensiplerine itaatsizlik edildi. Babam kendisine (Numan Kurtulmuş) evlâdı gibi yaklaşmıştı. Milli Görüş'te bir insana verilebilecek en büyük paye, partinin başkanlığıdır. Çok üzücü ve acı. Burada kalmayacak." (15 Temmuz 2010)
Fatih Erbakan'ın sözleri, Necmettin Erbakan ile Saadet Partisi arasındaki çarpık ilişkiyi de ortaya koyuyor. Numan Kurtulmuş'a, genel başkanlık payesi verilmiş! Bir başka ifadeyle, Erbakan, Numan Kurtulmuş'u o makama atamış. Demokrasilerde, ne zamandan beri liderler atanarak bir göreve geliyorlar!
Birinci raundu, Numan Kurtulmuş kazandı. Şimdi yeni bir aşamaya geçildi. Ya Saadet Partili delegeler, Olağanüstü Kongre'de partiyi Erbakan ve vârislerine teslim edecek. Ya da kendi göbeklerini keserek, özgürce yola devam edecekler.
Bütün siyasi partilerde lider sultası az ya da çok var. Ama Milli Görüş çizgisinde -biat kültürüne de dayanarak- o kadar ağır bir baskı hissediliyor ki, tepkiler, daha büyük bir patlamayla neticelenebiliyor. AK Parti de, böyle bir patlamadan doğdu. Belki, Erbakan fiilen görevde olsaydı, kimse, onun çizdiği yoldan sapmaya cesaret edemeyecekti. Lâkin uzaktan kumandayla itaat sağlamak daha zor. "Delegeler Erbakan'a vefa göstersinler" deniliyor. Peki, Erbakan'a düşen bir görev yok mu? Saadet Partisi'nin birlik ve beraberliğini muhafaza ederek iktidar yolunu açmak gibi...