Başbakan Tayyip Erdoğan, AK Parti grubunda beklenen sertlikte bir konuşma yaptı; buna mukabil, henüz alınacak önlemleri açıklamadı. Bülent Arınç'ın bir gün önce verdiği bilgilerle sınırlı kaldık. Büyükelçimiz çağrıldı; müşterek askeri tatbikata son verildi; Genç Milli Takım'ın hazırlık maçı iptâl edildi. Bu önlemler, İsrail'e karşı büyüyen tepki selini dizginleyecek gibi görünmüyor. Zaten, başbakanın sert ifadeleri göz önüne alınınca, Türkiye'nin daha ileri adımlar atması bekleniyor.
Bence Erdoğan güzel konuştu: "Merhamet gemisiydi... Yükleri insanlığın vicdanıydı" dedi ve İsrail'in merhamete kurşun sıktığını söyledi. Gülle gibi cümleleri de vardı: "Türkiye'nin dostluğu ne kadar kıymetliyse, düşmanlığı da o kadar şiddetlidir. Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek bile başlı başına büyük bir bedeldir... Kan dökücü siyasetiyle, İsrail hiçbir gerekçeyle işlediği bu gayrimeşru, bu kanlı cinayeti meşru gösteremez, izah edemez. İsrail, hiçbir mazeretle, hiçbir gerekçeyle elindeki kanı temizleyemez."
Kararlılığını da şu sözlerle sergiledi: "Herkes sırtını dönse bile, biz Gazze için haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz; biz sırtımızı dönmeyeceğiz."
Altının çizilmesi gereken bir başka nokta da, İsrail halkının değil, İsrail hükûmetinin hedef alınması. Böylece hedef de küçültmüş oldu. Zaten Netanyahu hükûmeti, Batı dünyasında eleştiriliyor. ABD Başkanı Obama'nın da Netanyahu ile arası pek iyi değil. Tayyip Erdoğan, grup konuşmasında, Netanyahu'yu İsrail halkına havale etti...
İsrail'i bir "korsan devlet" haline getiren Netanyahu, dünya kamuoyunu yalana dayalı propagandayla ikna etmeyi başaracak mı? Hiç sanmıyorum. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden, ABD'nin de iştirakiyle bir kınama çıkması, bu sefer işinin zor olduğunu gösteriyor.