Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun, hakkındaki iddiaları cevaplandırmak için bir basın toplantısı düzenledi. Ergenekon sanığı Engin Aydın'ın arkadaşı olduğunu ve bu çerçevede görüştüklerini söyledi. Ayrıca, Özdemir Sabancı'nın katili Mustafa Duyar'ın ve onu öldüren Sami Tokur ile Ahmet Yargüder'in, kendisi Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olmadan önce Kırklareli'nden Afyon Cezaevi'ne nakledildiklerini belirtti. Bunun yanı sıra, gazeteci Can Dündar'ın açıklamalarını teyit eden beyanları da var.
***
Bir değerlendirme yapmak gerekirse,
1) Arkadaşı bile olsa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesinin, bir Ergenekon sanığıyla görüşmesi doğru mu? Hem de, hâkimler ve savcılara ilişkin tayin kararnamesinin çıkmak üzere olduğu günlerde... Ertosun,
"Yavuz hırsız ev sahibini bastırır" misali, fotoğrafının çekilmesini mesele yapıyor. Oysa besbelli ki, Ergenekon sanığı Engin Aydın teknik takipteydi ve kimlerle görüştüğü izleniyordu. Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksüt ve eşi Ferda Hanım'ın başına gelenler, Ertosun'un da başına geldi. Turhan Çömez izlenirken, Osman ve Ferda Paksüt çiftinin konuşmaları kayda alınmıştı; Engin Aydın izlenirken, Ertosun fotoğraf karesine takıldı.
2) Mustafa Duyar'ın, Can Dündar ile görüşmesine,
"para talep ediyor" diye karşı çıkması ise, dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ertosun açısından tam bir talihsizlik olmuş. Çünkü Mustafa Duyar'ın öldürülmesi olayı hayli şaibeli. Duyar, Kırklareli Cezaevi'nde öldürülme tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Hatta yatağının üstünde şöyle bir not buluyor:
"Sana senden olur her ne olursa; başın rahat olur dilin durursa." Güvenlik sebebiyle, 1997'nin Aralık ayında, kendisi Muğla Cezaevi'ni istemişken, Afyon Cezaevi'ne naklediliyor. Nuri ve Vedat Ergin kardeşler, Afyon Cezaevi'nde. Duyar'ın Afyon'a nakledilmesinden 3-5 ay sonra, Nuriş çetesinin adamları olan
Sami Tokur ve
Ahmet Yargüder isimli kişiler de Afyon Cezaevi'ne naklediliyor. Oysa Kırklareli Cezaevi'ndeyken,
Adil Yanık isimli bir kişi, Mustafa Duyar'ın, Tokur ve Yargüder tarafından öldürüleceğini idareye bildiriyor. Adil Yanık'ın ihbarı göz ardı ediliyor ve bu iki kişi (Tokur ve Yargüder), Afyon Cezaevi'ne gönderilip, Mustafa Duyar'ın tam karşısındaki koğuşa yerleştiriliyorlar. Nakil tarihinde, Ertosun, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü değil. Ama cinayet sırasında, o görevde bulunuyor ve bildiklerini itiraf etmek isteyen Duyar'ın gazeteci Can Dündar'la buluşmasını engelleyen de o. Dündar, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu'ndan görüşme iznine müspet cevap almış fakat Ertosun,
"Duyar para istiyor, bu mevzuata aykırı" gerekçesiyle mülâkat izni vermiyor. Ve hemen akabinde Mustafa Duyar öldürülüyor. (15 Şubat 1999) 2000 yılında, Uşak Cezaevi'nde isyan sırasında, Nuri Ergin, binanın penceresine çıkarak, işaret parmağını sallıyor;
"Bu devlet, bana Mustafa Duyar'ı öldürttü; ben öldürttüm" açıklamasını yapıyor.
3) Aradan yıllar geçiyor, Ergenekon davası açılıyor; gizli saklı hadiselerin üzerinden yavaş yavaş sis perdesi kalkıyor. Aydınlık dergisinin aranması sırasında, mavi renkli bir ajanda ele geçiriliyor. Bu ajandanın 1 Ocak 1996 tarihli sayfasında, Özdemir Sabancı cinayetini işleyen 3 kişinin isimleri mevcut. Oysa, cinayet, 9 Ocak 1996'da işleniyor.
***
Görüldüğü gibi, Sabancı cinayeti, Mustafa Duyar, Nuriş çetesi gibi konularda çok söylenti var. Ve Ali Suat Ertosun'un ismi, büyük ihtimalle tesadüfen, bir dizi garip olayın tam ortasında yer alıyor:
Duyar konuşmak istiyor, bildiklerini itiraf edecek, Ertosun bunu engelliyor, hemen ardından Duyar öldürülüyor.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Zekeriya Öz'ü ya da Ergenekon davasında tutuklama kararı veren veya JİTEM'cilerin iddianamesini yazan savcıları hedef alacağına, Ertosun'un, hâlâ o makamda kalmasının etik olup olmadığını araştırsa ya!!!