AYŞE YASEMİN GÜREL de olaya yine "tartışma" boyutundan bakarak şöyle diyor:
"Biz küçük ve orta ölçekli eczaneleri çalıştıran eczacılar ilacı hazır alıp satıyor olabiliriz. Birçok eksiğimiz de olabilir... Sermaye koymadığımız çok yanlış. Kendimizi, kariyerimizi, ki 4 yıllık fakülteleri kazanıp eğitim alıyoruz, tüm mal varlığımızı ortaya koyduğumuz gibi aylarca devletin sosyal güvenlik kurumlarını finanse ediyoruz. Hiçbir ticari işletmenin dayanamayacağı yüklere dayanıyoruz. Hiçbir şekilde vergi kaçırmamız söz konusu olmadığı için devlete ondan alamadığımız paralardan oluştuğunu varsaydığımız karların vergilerini ödüyoruz. (Tüm alışverişlerimiz faturalı, kayıtlıdır. Olması gereken budur zaten; ancak birçok sektörden kayıt dışı olduğundan vergi alınamamaktadır bildiğiniz gibi...)
Semt eczaneleri pek çok insanın hemen ulaşabileceği mekanlar olduğundan danışma hizmeti de vermektedir. Sadece ilaç konusunda değil, sosyal konularda halkımızın hizmetindeyiz. 24 saat ilacın ulaşılabilir olması için çalışıyoruz.
Bunun yanında istihdam imkanı sağlıyoruz. İlaç kullanımı ülkemizde o kadar yanlış yapılabiliyor ki, buna elimizden geldiğince engel olmaya çalışıyoruz. İlaç, alınıp satılan herhangi bir şey değildir. İlaç hammaddesinin üretiminden hastanın alıp kullanıp bitirmesine dek özel şartlar gerektiren bir olaydır. İlacı üreten de, alıp satan da, kullanan da bunun farkında olmalıdır."
Başta İstanbul Eczacı Odası Bşk. ZAFER ASLAN olmak üzere TUNCAY AKDOĞAN ile A.YASEMİN GÜREL'e düzeyli bir tartışmaya zemin hazırladıkları için teşekkür ediyorum.