11 Ağustos tarihli SABAH Posta Kutusu'nda çıkan MEHMET KOÇAK imzalı "Eczacının 'iflas' nedeni" başlıklı yazı, eczacıların tepkisini çekmiş ve tartışmaya yol açmıştı. Hem Koçak'a cevap niteliği taşıyan, hem de eczacıların sorunlarını içeriden bir bakış açısıyla irdeleyen eczacı TUNCAY AKDOĞAN, düzeyli tartışma örneği verdiği yazısında eczacılık mesleğinin sorunlarını şöyle dile getiriyor:
"Ulusal ilaç sanayiinin desteklenmesini salt eczacının menfaatine bağlamak kadar saçma bir yorum olamaz. Ben 19 yıldır semt eczacılığı yapıyorum. Yerli firmaların küçüldüğüne, birer birer kapandığına, herkesin tanıdığı SMA mamanın artık dışarıdan ithal edildiğine içim yanarak şahit oldum. Yabancı ürün satmaktan hep nefret ettim. Ticari kaygılarım çok geride kaldı.
Yerli firmalar ne kadar satış şartlarını esnetseler de yabancı firmaların doktora yönelik promosyonlarıyla baş etmesi mümkün değil. Zaten tüm kurumlar reçetelere pahalı ithal ilaç yazıyor. Bu zincirde kamu kurumlarının üst düzey yöneticileri kimi doktorlar ve bazı ahlaksız eczaneler (ki bunların çoğu diploma kiralamış eczaneler ve bunun önüne geçilemiyor) var. Yabancı sermayeli ilaç firma görevlisi doktor odasında ve sürekli o firmanın ilacı yazılıyor. Örneğin grip olmuş hastaya iki kutu Duocid tb yazılıyor; hasta ayakta anlaşmalı eczaneye gidiyor. Bu zincirde "yerli ilaç yazılsın kaygısı" yok. Hastanın yüksek dozlara karşı karaciğer, böbrek fonksiyonları da düşünülmüyor. Kurumların içi yüklü ilaçlar yazılarak boşaltılıyor. Memur eve ilaç stokluyor. Eczacı kurumlardan parasını bekliyor.
Düşen ilaç fiyatlarının geri dönüşüne gelince; mart farkları bize ödenmedi. Hazirandaki indirimde de bazı firmalar farkı ödedi; bir kısmı da belli aralıklarda; örneğin "1-15 Haziran arası alımların farkları ödenecek" dendi. Benim 6 aydır rafta duran ilacımdaki zararımı kimse düşünmedi. A'dan z'ye her kalemi faturalı olan serbest eczacı iflas noktasındadır. IMF dayatmaları ve devletin hedeflediği politikaları uygularken ardımızda bıraktıklarımıza bir dönüp bakalım lütfen..."