Bir karikatür dolaşıyordu sosyal medyada...
İki direk arasında gerili tellere konmuş üç kuş, ileride boşlukta duran bir kuş hakkında konuşuyorlardı aralarında... Biri boşlukta duran kuşu gösterip "Artık telgrafın tellerine kuşlar konmuyor mu" diye soruyordu arkadaşlarına. Bir kuş boşlukta duran kuşu gösterip "O artık online çalışıyor" diye yanıtlıyordu bu soruyu.
Kuşlar için olmasa bile biz gazeteciler için on-line çalışabilmek alternatifi, gerçekten ufuklar açtı düşünce dünyamızda.
Yine sosyal medyada dolaşan bir özdeyişte adeta bu yeni durum anlatılmak istenmişti.
Şöyleydi bu özdeyiş:
- Ağacın dalına konan kuş dalın kırılmasından korkmaz. Çünkü ağacın dalına değil kendi kanatlarına güvenir.
Hasan Cemal örneği
Bu kendi kanatlarına güvenmeye somut örnek sevgili arkadaşım Hasan Cemal değil mi? Anlaşılmaz şekilde Milliyet'te yazıları kesildi... Şimdi o on-line gazeteciliğin başarılı örneklerinden biri olan "T-24 com.tr" haber-yorum internet sitesinde her gün yazıyor.
Yazdıklarının çoğuna katılmıyorum. Ama onun medya sermayesinin her an kırılabilen dalına konmak yerine kendi kanatlarına güvenmesi bana mutluluk veriyor.
Dünkü yazısında da "Şaka gibi: İhaleyi kapana, bonus olarak da gazete ve televizyon" başlığı altında şöyle girmişti konuya:
İhalenin bonusu
- İhaleyi alana bonus olarak gazete ve televizyon kanalı verilmesine son örnekler Akşam gazetesiyle SkyTürk360 oldu. Devletle iş yapma konusunda şanslı olan ve Erdoğan'la uyumlu yayınlar yapan Ciner Grubu da Show TV'yi aldı. Doğuş Grubu da iktidarla uyumu yakaladı.
Bu satırları okuyunca sanırsınız ki eski medya düzeni çok farklıydı.
Dün ile bugün arasındaki fark önce ile sonra arasında değil miydi?
Hasan Cemal'e göre şimdi ihaleyi alana bonus olarak gazete ve televizyon kanalı veriliyor.
Peki eskiden nasıldı durum?
Eski düzende ise gazetesi ve televizyonu olana bonus olarak ihaleler, imtiyazlar, bankalar verilmez miydi. Ve hatta devalüasyonların haberleri bile bonus olarak verilmez miydi?
28 Şubat'ı tribünden izleyen Hasan Cemal bu eski tabloyu da yazısına ekleseydi ne güzel olurdu. Eski bonuslar kimini vezir, kimini de sefil etmedi mi?
Farklı gerçekler
Ama biz sermayenin dalına konmuş olsak da, kendi kanatlarımıza güvenerek on-line çalışmaya başlasak da neticede gazeteciyiz.
"Gerçek" her birimize göre farklıdır. Bu nedenle çok önemli durumları da ayrıntı olarak görürüz.
Bilinen bir gazeteci fıkrası vardır.
Genç gazeteci ile yeni tanıştığı ve hızla kaynaştığı kız arkadaşı baş başa kalabilecekleri bir ev bulamayınca bir caddede park etmiş bir kamyonun altına girmişler.
Bir süre sonra bir polis düdüğü ile kendilerine gelmişler. Caddede ayakta duran trafik polisi gazeteciye "Yolun ortasında yerde ne yapıyorsun" diye bağırmış. Gazeteci gayet sakin "Kamyonu tamir ediyorum" diye cevap vermiş polise.
Üç temel yalan
Polis gülmüş ve "Aynı anda üç yalan söyledin" demiş genç gazeteciye. Sonra yalanları sıralamış:
- Kamyon tamir edilirken ceket çıkarılır, sen pantolon çıkarmışsın. Kamyon tamir edilirken sırt üstü yatılır, sen yüz üstü yatıyorsun. Ayrıca kamyon yarım saat önce gitti.
Evet... Medya-sermaye ilişkilerindeki bonusları ele alırken, eskiden verilen bonusların bugüne nasıl yansıdıklarını görmezden gelmek, kamyonun gittiğinin farkında olmamak gibidir.
Acaba Hasan Cemal'in susturulduğu Milliyet'in her dönemde satılması neyin bonusu olabilir?