Türk siyasetindeki gelişmelere teşhis koymak çok kolay olduğu için mi
"Köşe Yazarları Cemaati" böylesine kalabalık bizim medyamızda?
Yetmiyormuş gibi bir de sosyal medya yazarları devreye girdi?
Bunların arasında köşelerinde yazdıklarını yeterli bulmayan veya köşelerinde yazamadıklarını sosyal medyada yazabileceklerini düşünen profesyoneller de var...
Bütün bu yazılanların hepsini okuyup "Neler oluyor, neler olacak" sorusuna cevap aramanın zorluğunu düşünebiliyor musunuz?
Akıl hastanesindeki bir akıl hastası kalın bir kitaba dalmış, başını kaldırmadan saatlerdir okuyormuş bu kitabı.
Doktoruna haber vermişler. Doktor hastasının iyileştiğini düşünerek sorular sorarak durumu anlamaya çalışmış.
-Okuduğun kitapta neler anlatılıyor, diye sormuş hastasına...
Akıl hastası kitaptan başını kaldırmadan soruya cevap vermiş,
-Kitapta çok şahıs var, hiç olay yok, şahıslar arasında da hiçbir bağlantı yok, demiş. Doktor eğilip kitabı almış... Kitabın kapağında "Telefon Rehberi" yazıyormuş.
Bizim kitap farklı
Bize her gün okutulanlarda şahıslar da, olaylar da ve şahıslar arasında bağlantılar da, fazlasıyla var. Ama yazanlara göre bunların konumları, rolleri, haklılıkları ve haksızlıkları değişiyor.
"Özgür düşünce" kavramı bile, açıklanan düşünceye göre değişik anlamlar taşıyor.
Herkes sadece kendisi gibi düşünenin düşünce özgürlüğüne sahip olması gerektiğini düşünüyor.
Diyelim ki sokağa dökülüp iktidardaki AK Parti'yi ve Başbakan Erdoğan'ı protesto eden kalabalıklara katılmışsınız.
Buna karşı da AK Parti bir meydanda kendi seçmen kitlesini bir meydanda toplayıp miting yapmış.
O anda "Sokaklar varken siyasete meydanlar karıştırılır mı" diyerek özgür düşüncenizi açıklıyorsunuz ve meydandaki kitlenin özgür düşüncenin tehdidi olduğunu ileri sürüyorsunuz.
Farklı demokrasiler
Aslında herkesin derdi "Demokrasiyi savunmak" ama, söylemler ve tutumlar çok farklı. Mesela kimileri demokrasiyi askeri darbelerde aramaz mı bu coğrafyada?
Böyle durumlara ışık tutmak için Bektaşi fıkraları ilaç gibidir.
Hani bir dostunun evine konuk olarak gelen Bektaşi'yi namaza davet etmişler.
Cümbür cemaat camiye giderlerken ev sahibi Bektaşi'ye "Erenler sen abdest aldın mı" diye sormuş.
Bektaşi gülmüş,
-Hamurumuz topraktan yoğrulmuş, su ile fazla oynamaya gelmez, diye cevap vermiş ya.
İsterseniz herkese yol gösteren, kendi aklını herkesin aklından üstün gören ve kendi siyasi tutumundan farklı tutum sahiplerini karalayan biz siyasi yorumculara yol gösterecek bir Bektaşi fıkrası ile noktalayalım bu konuyu.
Bektaşi'ye sormuşlar,
-Dünyanın en zor ve en kolay şeyleri nedir?
-En kolayı nasihat vermek, en zoru kendini bilmektir, diye cevap vermiş baba erenler.