"Saudi Gazete"nin haberine göre Kral Abdullah, Washington'da eğitim gören Suudi Arabistanlı öğrencileri kabulü sırasında ülkesinin yerin altındaki petrol zenginliğini gelecek nesillere bırakmak için yeni petrol arama çalışmalarını durdurduğunu açıklamış.
Kral Abdullah "Yerin altındaki zenginliklerimizi gelecek nesiller için, çocuklarımız, onların çocukları için bırakmalıyız. Onun için yeni petrol arama çalışmalarını durdurduk" demiş.
Aslında dünyadaki bütün siyasetçilere ve yöneticilere ilham vermesi gereken bir karar bu.
Petrol benzeri yeraltı zenginliklerine sahip olmayan ülkeler de bu karardan esinlenebilirler.
Çünkü her ülkenin kendine özgü zenginlikleri vardır.
Örneğin bazı ülkeler "Kriz zenginliği" ne sahiptirler.
Bu ülkelerde kriz sıkıntısı baş gösterince, o ülkenin yöneten beyinleri mutlaka yeni krizler üretmek için yerin altında ve yerin üzerinde arama çalışmalarına başlarlar.
Örneğin ekonomik kriz tükendiyse siyasi kriz üretimi devreye girer.
Siyasi istikrarsızlık krizi biterse, bölücü terör krizi başlatılır.
Somut örnekler
Suudi Kralı'nın petrol aramalarını durdurma kararını bu tür krizkolik ülkeler de benimserlerse, izleyecekleri yolu belirlemek çok zor olmaz.
Mevcut kuşaklar o anda sahip oldukları krizlerle yetinmek zorunda kalırlar.
Böylece kriz üretmek konulu yaratıcı aramalar, belirli bir süre için durdurulur.
Bunu somuta indirgeyip mesela Türkiye'ye uyarlarsak, şu tür durumlardan söz edebiliriz.
Zaten bölücü terörden kaynaklanan yeterli miktarda siyasi ve askeri krizler yaşanırken, sosyopolitik yaşamda "Kim ayakta-Kim çömelik" türü yeni kriz konuları üretilmez. Bu tür tartışmalar siperlerdeki değil alaturka ve alafranga tuvaletlerdeki duruşlar üzerinde yapılır...
Yıllarca "Darbe anayasası değiştirilmeli" diye slogan atanlar bu anayasa değiştirilince de Anayasa Mahkemesi'ne iptal için başvurarak ülkeyi "Ya iptal edilirse ne olur" sorusuna endeksli yeni anayasal krizlere sokmazlar.
Değişim rüzgârı mı?
Üniversitelere başörtülü kızların girmesi engellenmişken, bir gün "Bunu biz çözeriz" deyip ertesi gün "Böyle şey demedim" diyerek zaten süren insan haklarını ihlal krizine bir de kararsızlık krizi eklemezler.
* Parti içi demokrasinin yokluğundan kaynaklanan krizin merkezinde bulunan parti liderlerinin genel sekreterlerini ihmal edip sadece sekreterleri ile ilgilendikleri zamanlarda doğan krizlere "Değişim rüzgârı" adı verilmez. Böylece lider sultasından genel sekreter sultasına geçiş krizleri üretilmez.
* Siyasi iktidarların basına baskı yaptığı üzerinde çeşitlemeler yapanlar, bir haftada iki gazetenin (Tercüman ve Radikal) kapatılması kararının sermaye tarafından alınmasını "Basın özgürlüğünün kanıtı" olarak sunmaları halinde, halkın medyaya duyduğu güvensizlikten kaynaklanan iletişim krizi gelecek kuşaklara da aktarılabilir.
Suudi Kralı'nın yaratıcılığından mutlaka tüm dünya siyasetçileri ve yöneticileri esinlenmelidirler.