Ne derseniz deyin, bu "Unakıtan gensoruları" kabak tadı verdi. Bir siyaset amatörü olarak, elbet hata yapıyor olabiliriz. Herhalde sürekli Unakıtan için gensoru veren CHP yöneticilerinin bir bildiği vardır. Bu şekilde Unakıtan'la birlikte AK Parti iktidarını da yıprattıklarını düşünüyorlar herhalde.
Ama benim gördüğüm, kamuoyunun bu konuya ilgisi dağıldı.
Hülya Avşar'ın evlilik üzerine çeşitlemeleri daha fazla ilgi çekiyor.
Bence CHP'nin eksiği, "Tek gündemli" olmak.
Tabii bir de CHP içinde farklı seslere tahammülsüzlük olayı var.
Örneğin AK Parti içinde Turhan Çömez, Unakıtan'a karşı, CHP muhalefetinden daha yaralayıcı çıkışlar yaptı. Ama Çömez hala AK Parti içinde.
Buna karşı CHP'de kim yönetimi eleştirdiyse, hepsi partiden uzaklaştırıldı.
Yani CHP'liler Kemal Unakıtan'ı ne kadar istemiyorlarsa, "Derin CHP'liler" in büyük bölümü, ondan fazla Deniz Baykal'ı CHP'nin başında istemiyorlar.
Ama asıl konu bu değil.
Muhalefet olmak, sadece "Her şey kötü" demek, ya da "Bunlar laik değil" muhabbeti yapmak değil ki.
AK Parti'nin icraatına karşı anayasal yetkilerini sonuna kadar kullanan bir Cumhurbaşkanımız zaten var. Çankaya, iktidarın karşısında kesinlikle CHP'den daha etkili bir fren konumunda.
Ayrıca seçilmiş siyaset karşısında, sayısız atanmış kurum bulunuyor.
Ayrıca son "Şemdinli İddianamesi" vesilesiyle, Türkiye'de birilerinin hala "Kuvvetler ayrılığı "nı, Kara-Deniz-Hava Kuvvetleri ekseninde algıladığını da gördük. Bunlar için hala, genel seçim sonuçlarından daha önemli olan TSK'daki terfi ve atamalar.
Peki CHP'nin "Sivil Siyaset" alanında "Kemal Unakıtan'ı istemezük" demekten başka ne söylemi var? Faizleri ve YTL'nin değerini yüksek mi buluyorlar? Bekleyen enerji darboğazına karşı projeleri ne? YÖK'ü çok sevdiklerine göre, üniversiteleri çok mu beğeniyorlar? AB ile ipleri kopartmadan Kıbrıs'a nasıl bir çözüm öneriyorlar? Büyük sermayeye karşı KOBİ'leri mi, hipermarketlere karşı bakkalları mı tutuyorlar? Böyle sayısız konu başlığı var siyasetin gündeminde.
Bir iktidar bakanını hedef alıp sürdürülen "İstemezük" kampanyaları ile ömrümüz geçti. Daha ötesi var mı yani? Demokrat Parti'nin Maliye Bakanı Hasan Polatkan sonunda idam da edildi.
Süleyman Demirel başbakan olduktan sonra ne tür sıfatlarla anıldı hatırlayın. "Morrison Süleyman", "Kanunsuz Süleyman", "Çoban Sülü", v.b. Kardeşleri ve yeğenleri hakkındaki iddia dosyaları kaç dönem TBMM'de süründü durdu?
Sonuçta 1991 seçimlerine "Kurtar Baba" olarak girmedi mi? Bu süreçte hemen herkes bir kez başbakan oldu. Ecevit bile kendi kurduğu partiyle CHP'yi barajın altında bırakıp iktidara yeniden geldi.
Ve Deniz Baykal hala eşanlamlı sözcükler arayarak eski söyleminde devam ediyor.
Kabul edin ki bu işte bir yanlışlık var.