Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Başbakanlık mı Cumhurbaşkanlığı mı daha önemli?

AK Parti'nin Kızılcahamam Kampı'nda, bazı milletvekilleri Başbakan Erdoğan'a "Sakın Çankaya' ya çıkma" uyarısında bulunup, "Cumhurbaşkanlığı makamına Turgut Özal ve Süleyman Demirel çıktı, pişman oldular... Örnekler ortada" doğrultusunda konuşmuşlar.
Erdoğan da, "Cumhurbaşkanlığı seçimi bu parlamentonun hakkı. Kimse başka arayışlara girmesin; Cumhurbaşkanı' bu parlamento belirleyecek. Bu konuda kimse ile pazarlık yapacak değiliz. Günü gelince bu işler kendiliğinden çözülür" diye cevaplamış onları.
Bence "Erdoğan Çankaya' ya çıkmasın" diyenler de, "Bu konuda kimse ile pazarlık yapacak değiliz" diyen Erdoğan da kendi açılarından haklılar.
Ancak şunu bilelim ki, bu cumhurbaşkanlığı konusunda esecek rüzgarlar henüz meltem şiddetindeyken bile, siyaset sularında gemi boyunda dalgalar yükselmeye başladı. Türkiye'de birilerinin hala seçilmişleri her makama layık görmediklerini hiç unutmamalıyız.
Ya da AK Parti'nin Anayasa değiştirecek çoğunluğa sahipken bile, YÖK konusunda hiçbir şey yapamadığını hatırlamalıyız.
Turgut Özal işte bu anlayışa karşı tepki olarak Çankaya'ya çıktı.
Süleyman Demirel de, Özal'ın açtığı yoldan yürüdü ve kendisini devirip yasaklayanlara karşı, "Ben de şimdi Cumhurbaşkanıyım" diyebildi. Bu arada Demirel'in Cumhurbaşkanı olmaktan hiç pişmanlık duymadığını da eklemeliyiz. Mümkün olsaydı görev süresinin uzatılması onu çok da mutlu edecekti.
Tayyip Erdoğan'ın karar vermesi gereken asıl konu şu: Acaba partisi, onun liderliğindeyken misyonunu tamamladı mı? Unutmayalım ki Türkiye'deki sistem fiilen "Başbakanlık Sistemi" dir. İcraatı cumhurbaşkanları değil, başbakanlar yapar. Cumhurbaşkanları genel olarak yapılan icraata fren olurlar.
Başbakan isterse kardeş kadar yakın olsun cumhurbaşkanına, durum değişmez.
Ve hiçbir başbakan da, cumhurbaşkanının gölgesinde yaşamak istemez.
İsmet İnönü, Atatürk'ün patronajına bile dayanamadı. Recep Peker, İnönü'ye karşı az kalsın sivil darbe yapacaktı. Menderes'in gözünde Bayar, Çankaya'daki rakip gibiydi. Dahası var mı? Mesut Yılmaz, kendisini siyaseten yaratan Özal'ı çileden çıkarttı, kendisini başbakan atayan Demirel'in görevinin uzamasını engelledi.
Ecevit'in (Veya Hüsamettin Özkan'ın) bulup cumhurbaşkanı yaptığı Sezer'le Çankaya'daki anayasa fırlatma krizini unuttunuz mu? Yani bu çorba daha çok su kaldırır. Bekleyelim, neler göreceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA