Çetin Altan'ın bir bürokrat olan aile büyüğünün insanlara bakış açısını anlatan şu tanımlamasını hiç unutmam:
-Kendisinden daha fazla kazananları hırsız, kendisinden daha az kazananları da ayaktakımı olarak görürdü.
Türk siyasetinin de, düşünce hayatının da, toplumsal ilişkilerinin de dönüp dolaşıp aynı gergin ortamın içine düşmesinde, Çetin Altan'ın saptadığı bu bakış açısının katkısı herhalde az değildir. Daha farklı bir genelleme yapmaya çalışırsak, "Türkiye piyango bileti almadığı halde kendisine büyük ikramiyenin çıkmasını bekleyen ve ikramiyenin isabet ettiği kişilere de öfkelenen insanlarla doludur" diyemez miyiz?
Hayatında siyasetin yakınından geçmemiş ve hatta bazen seçim sandığına gitmeye üşenmiş kişilerin, ülkenin başbakanını kendilerinin rakibi olarak gördüklerine hiç tanık olmadınız mı?
İmzasız ihbar veya hakaret mektupları yazmak dışında ellerine kalem almamış kişilerin, gazete yazarlarına "Şöyle yaz", "Şu olaya böyle bak" diye talimat gönderdiklerine hiç rastlamadınız mı?
Ticaretin ve endüstrinin yabancısı olan, hayatlarında hiç ekonomik risk taşımamış kişilerin girişimcileri aşağılamaları, kendi küçük çıkarları zedelendiğinde kıyamet kopartanların büyük devletlerin çıkar politikaları gereği yaptıklarını "Olmaz böyle şey" diye kınamaları, kendileri gibi olmayan herkesi "Zaten onlar" diye başlayan cümlelerle dışlamaları, çok yaygın bir durum değil mi?
Eğer burada mesela yazar iseniz ve "Orta karar" olmak çizgisini aşıp kitlelere ve hele dünyaya açılmaya başlamışsanız,işiniz çok zordur. Önce kendi meslektaşlarınız sizin için "İntihalci" veya "Anlaşılması zor" benzeri sözde eleştiriler seslendirmeye başlar. Arkasından muhbir vatandaşlar savcılıklara sizin hakkınızda suç duyurularında bulunur. Kısacası yaşamınızı zorlaştırıp, tahammül edilmez hale getirmek için ne gerekirse hepsi, başarınızla birlikte sunulur önünüze.
Bu toplumda sadece "Başarısızlar"ın ve "Ezberciler"in dokunulmazlıkları vardır.
Alışılmışın dışında bir şeyler söylemeye kalkmak, ezberi bozmak sizi bazen "Komünist", bazen "Şeriatçı", bazen "Yalaka" ve çoğunlukla "Rejim düşmanı" konumuna getirebilir. En tehlikeli durumlardan biri kendi cemaatinizin dışına çıkmak, kendi dar çevrenizden farklı düşünmek, onlardan daha farklı titreşim katsayılarını yakalamaya çalışmaktır.
Çağdışı yasalarla ve kökten devletçi anlayışla canınız ve malınız kamu tarafından hedef alındığında savunma hakkınızı kullanmanız bile, birileri tarafından "Bir de avukat tuttu" diye eleştirilebilir burada.
Başarının ve servetin zirvelerinde dolaşırken çevrenizden ayrılmayanların, size servis vermek için birbirleriyle tepişenlerin, ayağınız kayınca malvarlığınızı ucuza kapatmak için birbirleriyle yarıştıklarını görürsünüz.
Kendi tuttuğu tarafın kazanmadığı seçimler burada "Gayri meşru"dur.
Kendi gençliğinde kırmadığı fındık kalmayan, evlilik dışı ilişkileri ayyuka çıkan yaşlanmış yıldızlar için, yeni kuşak yıldızlar kendileri gibi ahlaklı ve düzgün yaşamlı değildir.
Bu yazdıklarım doğru değilse, herkesten özür dilemeye hazırım.