Gerçekçi olalım mı? Muhalefet ve medya böyle istiyor diye, Başbakan Erdoğan'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ı feda etmesi mümkün değildir.
Kemal Unakıtan şu anda Erdoğan'dan sonra ve belki Abdullah Gül'den sonra Bakanlar Kurulu'nun en önemli kişisidir. AK Parti iktidarının kaderini bağladığı "Enflasyonla Mücadele" ve "Ekonomik İstikrar" konularının icracısı, "Bütçe Disiplini" nin simgesi ve "Özelleştirme" nin lokomotifidir.
Ayrıca Erdoğan, Unakıtan'a dönük iddiaların neticede kendi şahsına bağlanmak istendiğini de bilmektedir.
Kemal Unakıtan'ın gitmesi ve yerine yeni bir ismin getirilmesi, hükümet değişikliği kadar önemli bir olay olur. Bu zincirleme bir reaksiyonla tüm kabinenin değiştirilmesine kadar dayanabilir.
Unakıtan'ın kişisel ve ailevi akçalı işleri konusunda derinine bilgi sahibi değilim açıkçası. Ne Unakıtan'ı, ne de aile fertlerini tanıyorum. Basında okuduğum ve muhalefet sözcülerini dinlediğim ölçüde, iktidarın en yıpratılmış ismi olduğu kesin.
Geçenlerde bir sohbette Erdal İnönü'nün zamanında söylediği bir sözü, kendisiyle yeniden değerlendirmek imkanımız oldu. Şöyleydi bu söz:
- Basında benim hakkımda çıkan haberler dışındaki tüm haberlerin doğru olduğunu düşünmek durumundayım.
Bunca yıllık gazetecilik deneyimim ertesinde, sade Kemal Unakıtan'ın değil, bugün Yüce Divan'da yargılanan politikacıların da, basında kendileri hakkında çıkan haberler konusunda Erdal İnönü gibi düşündüklerini biliyorum.
Başbakan Erdoğan'ın da Kemal Unakıtan hakkındaki iddialara bakış açısı farklı olamaz.
Ayrıca Erdoğan'ın yeniçerilere vezir kellesi atmak konusunda da, Osmanlı'dan çok farklı tutum sahibi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Böyle olmasaydı, "Hızlı tren" kazasında Ulaştırma Bakanı, "Kuş gribi" salgınında da hem Tarım, hem de Sağlık bakanları, "Doğalgaz krizi" nde Enerji Bakanı giderlerdi mesela.
Bunlar güncel siyasetin gerçekleri.
Bir başka gerçek de şu.
İktidarının son dönemine giren AK Parti, kitlelere dönük somut ve "Verici" bir şeyler yapmak zorunda. Bu da Maliye Bakanı Unakıtan'ın Bütçe'de yapacağı ayarlamalarla mümkün olabilir. Nitekim istihdam yaratmak konusundaki başarısızlığın, 100 bin yeni memur alımı ile telafi edilme projesi, bir "Bütçe tasarrufu" değil midir? Bence Maliye Bakanı'nın gidip gitmeyeceği yerine, yeni Merkez Bankası Başkanı'nın kim olacağını kestirmeye çalışmak daha gerçekçi bir yaklaşım olur mesela.
"Faizler düşürülecek mi", "Merkez Bankası döviz rezervleri artırılacak mı", "Bu kararlar döviz kurlarına nasıl yansıyacak" ve benzeri soruların cevapları, yarına ışık tutabilir.
Örneğin özel enerji üreticilerinin aldıkları doğalgazın üzerindeki ÖTV'nin durumu, sattıkları enerjiden kesilen katkı payları ve en önemlisi ürettikleri enerjinin üretim maliyetinin altında sisteme verilmesi, bu üreticilerin şalterlerini indirmelerine ve bir enerji krizine yol açabilir.
Girdi maliyetleri yükselen ama kurlardan ötürü her satışta zarar eden ihracata dönük sanayicilerin nefesleri tükenirse, büyük sayıda işsiz kitleler çıkabilir ortaya.
Yani Başbakan Erdoğan, Unakıtan'ı feda etmekten ziyade, bu gibi sorunları Unakıtan'ın yardımıyla nasıl aşabileceğinin hesabını yapmaktadır bugün.