Türkiye'nin AB üyeliği hedefine uzanan yolda olumlu katkıda bulunan tüm insanlara teşekkür etmeye kalkışsak, bu köşe yetmez.
Baktım Meral Tamer hızlı davranmış ve ilk teşekkür yazısını dünkü Milliyet'te yazmıştı. Şöyle demişti:
- AKP hükümetine ve özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan' a teşekkürü borç biliyorum. Daha seçim gecesi AB' yi öncelikli hedef gösterdiği ve o günden bu yana bu konuda sözünün eri olduğu, gecesini gündüzüne katıp canla başla çalıştığı için... Gelinen son noktada da sinirlerini sağlam tutarak Avrupalıların kendi iç tutarsızlıklarının gözler önüne serilmesine fırsat verdiği için... Bu hükümet, Türkiye' yi AB' ye taşıma konusunda elinden gelen her şeyi yapmıştır. Kimi zaman çok büyük riskleri de göze alarak AB hedefine baş koymuştur. AB için en fazla çaba harcayan hükümetimiz olarak tarihe geçecektir.
Meral Tamer'in cesaretini kutlamak gerektiğine inanıyorum.
" Bizim Avusturyalılarımız "dan kim bilir kaç tane, "Yalaka" diye başlayan kınama mesajı alacaktır.
Bugün ben Meral Tamer'den daha cesur davranıp Karen Fogg'a ve "Karen Fogg' un çocukları" na da teşekkür etmek istiyorum.
Karen Fogg şimdi nerede bilmiyorum. Ancak AB temsilcisi olarak görev yaptığı dönemde (1998-2002), Türkiye'nin üyeliğinin hızlanması için bir Türk gibi çaba gösteren bu kadına teşekkür etmeyi, insanlık görevi olarak görüyorum.
Avusturya'nın Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik veya Almanya'nın Hıristiyan Demokrat lideri Angela Merkel gibi davranıp, Türkiye düşmanlığı yapsaydı "Bizim Avusturyalılarımız" bu kadını da sevip, överlerdi.
Ama Karen Fogg öyle yapmadı. Türkiye'yi anlamaya, Türklerle dostluklar kurmaya çalıştı. Bu nedenle telefonları dinlendi, bilgisayarına girilip e-mailleri çalındı ve yayınlandı. Dostlukları sanki bir casusun Türkiye'deki bağlantılarıymış gibi bir kısım medyada teşhir edildi. Ama o hiç yılmadı. Türkiye'nin AB kapısını açması için gereken yolları anlattı durdu.
- Avrupa Birliği' ne aday ülkeler, uyum konusunda ne kadar hızlı davranırlarsa o kadar başarılı olurlar. En hızlı uyumu gerçekleştiren aday ülke en başarılıdır.
Her zeminde ve her forumda bunları anlattı. Etkili de oldu.
Eğer bugün AB ile Türkiye'nin üyelik müzakereleri başlayabildiyse, bunda Türk Hükümeti'nin en hızlı biçimde uyum paketlerini gerçekleştirmesinin payı büyüktür.
Tabii ki Gunther Verheugen'e, Ollie Rehn'e, Tony Blair'e, Jack Straw'a, Gerhard Schroder'e, Joshka Fischer'e, Silvio Berlusconi'ye, Yorgo Papandreu'ya, Kostas Karamanlis'e, İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott'a, Türkiye'ye güvenen ve bizi destekleyen tüm isimlere de teşekkür etmeliyiz. Helsinki 1999 Zirvesi arifesinde Türkiye'ye gelen ve ülkemizin önemini tüm dünyaya hatırlatan eski ABD Başkanı Clinton'u ve AB yolculuğumuzda bize destek veren ABD yöneticilerini ve bu arada Condoleezza Rice'ı da unutmamalıyız.
Bunlar ve sayısız isim "Türk'ün Türk' ten başka dostu yoktur" tekerlemesinin anlamsızlığını kanıtlamakta.
Bu arada Karen Fogg'u da hiç unutmamalıyız.