Başkan Bush'un danışmanlarından Ron Suskind "Sadakatin Bedeli" kitabında, Beyaz Saray'da geçen bir konuşmayı şöyle anlatıyor:
-Başkanın yardımcılarından olan kişi "Sizler gerçek-dayanaklı cemaatin üyelerisiniz" derken, "Sizler çözümlerin, görünen gerçeklerin adilce araştırılması üzerinde oluşabileceğine inanırsınız" diye ekledi. Ben aydınlanmanın ve ampirik düşüncenin ilkelerini mırıldanmaya çalışırken sözümü kesti. "Artık dünyada işler böyle yürümüyor. Biz bir imparatorluğuz. Biz eyleme geçtiğimiz zaman kendi gerçeğimizi yaratırız. Siz gerçeği anlamaya çalışırken, sizin anlamaya çalışacağınız yeni gerçekleri yaratırız. Biz tarihin aktörleriyiz. Sizler bizim yaptıklarımız üzerinde çalışmak için varsınız" dedi. (The Price of Loyalty, Simon and Schuster, New York, 2004).
Yazarın naklettiği bu düşünceler, gücün merkezinde bulunan bir kadronun mantık yapısını çok güzel yansıtıyor. Onlara göre Amerikan İmparatorluğu'nun karar merkezinden atılan her adım şu anda "Global Gerçek" olmak durumunda.
Ama acaba "Tarih" ve "Gerçek" sadece imparatorluklar tarafından mı oluşturuluyor?
Ya da gerçeği anlamak, gerçeği yaratmaktan daha mı az önemli.
Gazeteci Bob Woodward, Başkan Bush'la yaptığı bir görüşmeyi şöyle anlatır kitabında:
-Başkan "Tarih" derken ellerini ceplerinden çıkardı, kollarını açıp, vücut diliyle tarihin çok uzaklarda olduğunu anlatmaya çalışırken "Tarihi bilmeyeceğiz. Hepimiz ölmüş olacağız" dedi. (Bush At war, Simon and Schuster, New York 2002)
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde yeni bir dönüm noktasında bulunduğu şu sırada siyasete ve tarihe farklı bakış açıları getiren bu tür gözlemler beni çok etkiliyor.
Ama ben de biliyorum ki, güç kimin elinde olursa olsun, "Tarih" bu gücün sonunda nasıl yok olduğunu da hikaye eden sonsuz bir süreçtir. Bu sonsuzlukta, insanların ve toplumların yaşam sürelerinde gücün kötü kullanılmasından kaynaklanan mutsuzluklar ve hatta eziyetler de yaşanabilir.
Acaba asıl sorun bu gücün abartılı değerlendirilmesinden mi kaynaklanıyor?
Şu anda ABD gerçekleri yaratan bir ülke olabilir. Ama mesela "Irak'ın ve Ortadoğu'nun gerçekleri", Amerikan gerçeğine karşı direniyor. Veya "Kasırga Gerçeği", Amerikan gerçeğini yerle bir etmedi mi?
Yani bütün gerçekler inter-aktif olmak durumunda.
"Türkiye Gerçeği"ni dünya konjonktüründen soyutlayıp, "Ankara, Türkiye gerçeğini belirleyebilen kararların ve eylemlerin tek merkezidir" diyebilir miyiz?
Tarihin bir döneminde iktidarda bir kadronun bulunması, güncel siyasi rekabetler açısından önemli olsa bile, o sonsuz süreçte gerçekten fazla önemli değildir. Önemli olan dünyadaki uygar, ileri ve insancıl rüzgarlara ülkenin yelkenlerini açık tutmayı başarmaktır.
Bunu başaramayıp, sürekli dünyaya rest çeken, masaya yumruk vuran iktidar sahiplerinin, kendi toplumlarını nasıl mutsuz ettiklerinin öyküleriyle doludur tarih.
Kendi tarihini kendi yaşam süresinin ötesinde varsaymaya çalışan iktidar sahiplerinden Allah insanlığı korusun.