GAZETECİ Belkıs Kılıçkaya Türkiye karşıtlığı ile bilinen eski Fransız Cumhurbaşkanı ve Avrupa Konvansiyonu Başkanı Giscard D'Estaing'le yaptığı söyleşinin izlenimlerini "Giscard sanki teslim olmuş gibi. Ancak şimdi Türklerin 30 komiser tarafından yönetilmeye, egemenlik haklarının bir kısmını Avrupa' ya vermeye bir gün muhalefet edeceklerini ümit ediyor" şeklinde aktardı bana..
Kılıçkaya'nın "Avrupa kimliği nedir" sorusuna d'Estaing'in verdiği cevabın bazı satırbaşları şöyle:
* Bir kültür ve ortam beraberliği, bu ikisinin karışımı. Çok mühim ve büyük bir Yunan medeniyetinden ve tabii Roma medeniyetinden bahsetmek lazım. Rönesans, 18. yüzyılın büyük ideolojileri...
* Türkiye'nin yürüdüğü yol, güzergahı farklı. Orta Asya'dan geldiler, medeniyetlerini kurdular, olağanüstü büyük bir imparatorluk kurdular.
18. yüzyılda Ruslarla, 19. yüzyılda Balkanlar'la savaş halinde... Bu büyük imparatorluk neye dönüşebilir, yani Avrupa Birliği'nde küçük bir azınlığa mı dönüşmek istiyor? Bu beni şaşırtır.
* Müzakereler devam ederken, Türkler anlayacaklar, 30 komiserin her işlerine karıştığını fark ettiklerinde, Avrupalı parlamenterleri görünce, yasaları başkalarının yaptığını anlayınca, sorgulamaya başlayacaklar, gururları incinecek. Türkler, Avrupalıya dönüşeceklerini anlayınca tepki gösterecekler. Ve bunu kendi ülkelerindeki seçimlerde oylarıyla gösterecekler.
* Türklere zaman tanımak lazım. Onlara Avrupa'ya girince refah içinde yaşayacakları, Türkiye'nin daha güçlü olacağı, bu yolun Türkler için iyi olduğu söyleniyor.
Mesela Türklerin serbest dolaşımı konusundaki tartışmaları duyunca istemeyecekler. Mali destek tartışılırken de. Ben açık bir görüşten yanayım. Bakalım görelim bu süre içinde Türkler bütün bunları nasıl yorumlayıp, tepki gösterecek. Belki iki taraf da vazgeçip, yok böyle olmayacak, başka bir yol bulalım diyecekler.