Siz yok musunuz siz... Size kalsaydı Türkiye'ye ne dijital teknoloji girerdi, ne otoyol yapılırdı, ne otomotiv sanayi kurulurdu, bırakın çok kanallı televizyonu tek kanallı televizyon bile olmazdı.
Siz yok musunuz siz...
Akdeniz'in ve Ege'nin kıyıları turizme açılırken "Kamu malı yağmalanıyor" dediniz.
İhracat hamlesi başlarkan "İhracat yaparsak Türkiye aç kalır" diye tepki koydunuz.
Konvertibiliteye geçilirken "Halk bankalara saldırır, döviz kalmaz" diye bar bar bağırmadınız mı?
Siz yok musunuz siz...
Yerli sermayeye "Komprador burjuvazi", yabancı sermayeye "Neo emperyalizm" demediniz mi?
Bunca yaşanandan sonra 1990'larda Demirel'i "Baba", Ecevit'i "Karaoğlan" diye yeniden cilalamadınız mı?
Özel girişim batınca "Hortum", kamu kesimi batınca "Görev zararı" diyenler siz değil miydiniz?
"Çağdaş uygarlık Batı'dır" diye kendini kültürünüzün ve tarihinizin tüm birikimlerini yok sayarken, aynı anda "Batı bizi bölmek istiyor" kampanyalarıyla 3'üncü Dünyalılığı da siz yapmadınız mı?
Şimdi de "Masaya yumruğu vuralım", "AB ile ipleri kopartalım", "Ulusal onurumuzu çiğnetmeyelim" diye çığlıklar atıyorsunuz. Fransız ve Avusturyalı benzerlerinizin attığı her çağdışı adım, sizi mutlu ediyor.
Çünkü sırtınızda yumurta küfesi yok. Hafızanız da yok aslında.
Her geçiş döneminde, her olağanüstü halde hukukun nasıl rafa kaldırıldığını, dengeyi korumak için bazen sağdan bazen soldan nasıl toplatıldığınızı, gözaltıları, hapishaneleri unuttunuz.
Türkiye'nin "Sorunlar Stoku"ndaki çözümsüz konularının her yıl daha artması da size vız geliyor.
Aynı çığlıkları Türkiye ile AB'nin müzakere tarihinin belirlendiği 17 Aralık öncesinde de atmamış mıydınız?
Şimdi o tarih geldi, "Kesip atalım, AB yolundan çıkalım artık" diye yine temcit pilavını sürüyorsunuz sofraya.
Ama Türkiye eski Türkiye değil. Aklı başında, sorumluluk sahibi ve "Gerçek Ulusal Çıkarlar"ın hesabını yapabilen sessiz çoğunluk, sizin gibi düşünmüyor.
Kimse, içine kapanmış, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun egemen olduğu ve ideolojik bir Ortadoğu Rejiminin "Biz bize benzeriz" diye kutsandığı dönemlere geri dönmeye razı değil.
Siyaset de, diplomasi de, demokrasi de, sorunları büyütüp kronikleştirmek için değil, sorunları çözmek ve uzlaşmalar yaratmak için var.
Göreceksiniz. Yarın AB ile müzakereler başlayacak. Bu müzakerelerde ne zorluklarla karşılaşılırsa karşılaşılsın bunlar aşılacak. Türkiye "Tam Uyum"u gerçekleştirecek. Ve "O gün" ne zaman gelirse, yine sizler "Bırakalım bu işi. Bunlar bize düşman" diyeceksiniz.