Şu önünde eğilip türlü hallere girdiğimiz takvim akıp giden zamanı bir an için durdurabilse...
Olaylar, süreçler, olgular bir parça bile takvimin dilimlerine ve rakamlarına ayak uydursa...
Öpüp başıma koyacağım.
Ama nerde!
Yok öyle bir şey!
Bizi kendi cenderesinde boğan geçim, iş güç gibi şeyler dışında hiçbir şey takvimi ciddiye almıyor.
Bir de medya tabii.
Yine bütün gazete sayfalarında sanki 31 Aralık gecesini ertesi sabaha bağlayan saatlerde her şey değişecekmiş gibi beklentiler, umutlar, hayaller, dilekler...
İtiraf ediyorum, içimden "yahu bu kadar duanız vardı da neden bugüne saklıyorsunuz?" diye söylenmiyor değilim.
Hele şu her yeni yıldan barış ve adalet isteyip duranlar...
Bunu yeni yıldan, siyasetçilerden, evrenden falan istemek yerine biraz da kendinizden isteseniz; gün içinde hani, kendi hayatınızda biraz daha barışçıl, biraz daha adaletten yana olsanız...
Hayal bunlar! Öyle mi!