Geçenlerde bir siyaset bilimcimiz, nefret söylemi (ve suçu) ile Ergenekon soruşturmasını birbirinden özenle ayırmamız gerektiğini söylüyordu.
Efendim, Odatv'nin yayınlarında nefret söylemi kullandığına kuşku yokmuş... Ancak bu durum, Odatv'cilerin Ergenekoncu olduğunu göstermezmiş.
Bu arkadaşın yaptığı, "gerçeği", "hukuki soyutlamanın" içine tıkıştırmaya çalışmaktan ibaret. Evet, hakikaten de, "söylem" başka şey, "soruşturma ve dava" başka şey.
Tamam ama... Darbe yapılması için uğraşanların bir ideolojisi yok mu? Bu işin propagandası, hangi fikri araçlarla yapılıyor?
O nefret söylemi, tam da Ergenekonculara destek olabilmek için üretiliyor.
Yani bu vakada, "nefret söylemi", kendiliğinden ortaya çıkan, münferit, basit bir söz öbeğinden ibaret değil.
Üzerinde özenle çalışılmış, kurgulanmış ve bazı sonuçlar almak üzere belirli kişilere yöneltilmiş bir siyasi silah. Psikolojik operasyonun ta kendisi...
Gidin özellikle Ermeni cemaati ile konuşun. Nefret söylemini dibine kadar kullanan Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz gibilerin tutuklanmasından sonra... Cemaate yapılan tehditlerin nasıl bıçakla kesilir gibi son bulduğunu anlatsınlar size.
Bakalım hâlâ "Nefret söylemi başka, Ergenekonculuk başka" diyebilecek misiniz?