Gelin size olayın esasını anlatayım...
Yazmıştım: Konferans vermek üzere, 9 Eylül Üniversitesi rektörlük binasına girerken, birkaç kız bağırarak ve yumurta atarak bana saldırdı.
Orada yaşananları okurlarımızın gözünde canlandırabilmek için saldırgan kızı şöyle betimledim: "Kara kuruydu", "sesi cırtlaktı", Necdet Şen'in 1980'lerdeki ünlü çizgi romanı "Bacı'dan fırlamış gibiydi."
Vay efendim nasıl böyle dermişim? Derim, çünkü gerçek bu! Ne yani, "servi boylu, al yanaklı, billur sesli bir kız bana yumurta sundu" mu deseydim?
Söylediklerim bundan ibaretken ve gerçeğin ifadesiyken, bazı iğrenç tipler bundan sözde feminist, aslında Kemalist siyaset çıkardılar.
Fikir diye dillerine doladıkları da artık ünlenen göbeğim. (Ruh hastası yahu bunlar! Sana ne benim göbeğimden? Nefessiz kalmaktan mı korkuyorsun? Evli barklı adamım. Gözüm dışarıda tiplerden olmadım hiç. Sen en iyisi vazgeç o hayalden.)
Gelelim solcu kızların pejmürdeliğine...
Efendim bu iddianın tamamı olmasa da "bir kısmı" gerçektir. Nedenini anlatayım size... 1970'li yıllarda sol örgütler "proletarya disiplini" diye bir kavram ortaya atmışlardı. Onun aracılığıyla liderler, örgüt üyelerine müdahale ediyordu.
Kişinin özel hayatı... Örneğin karşı cinsle ilişkiler, giyim-kuşam, evlilik filan da buna dahildi. Örgütteki kızlardan kendilerini devrime adamaları isteniyordu. Makyaj yapmak, temiz pak giyinmek, görünüşüne özen göstermek, "burjuva davranışı" olarak aşağılanıyor, hatta cezalandırılıyordu!
Bu politikanın üç sonucu oldu:
1) Orta sınıftan güzel kızların çoğunluğu örgütlerden uzak durdu.
2) Cazibeli olmayan kızlar, örgütlerde sosyalleşme imkânı buldu.
3) Militan kızlar kendilerini çirkinleştirdiler. Çünkü çirkinleşme, dünya nimetlerinden uzak durmanın, örgüte bağlılığın ve devrime inancın ifadesiydi.
Kişisel mutluluk devrimden sonraya bırakılmıştı.