Gazeteci Şamil Tayyar geçenlerde ilginç bir konuya değindi. 'Topçu Albay' olduğunu iddia eden bir kişiden gelen bilgiye göre...
Mart ayında birlik komutanları sözlü bir emirle, bütün subay ve astsubaylardan, "TSK mensubu Ergenekon zanlılarının avukat paralarını ödemek üzere" para yardımı yapmaları istenmişti. (Star, 28 Nisan) Kimin, kaç para vermesi gerektiği belli değildi.
Ama az para verenlere (örneğin 5-10 lira) karşı "kışla baskısı" uygulanıyordu.
Tayyar'a ulaşan notu yazan kişi, çarpıcı bir noktanın da altını çiziyordu: "Böylesine geniş çaplı bir kampanya TSK'de ilk kez oluyor. Şehitler ve şehit aileleri için bile düzenlenmedi..."
***
Ortada gerçekten "
tam kapsamlı" bir kampanya var. Yani (faraza) sadece
I. Ordu'da yapılmıyor.
Tüm TSK'de yürütülüyor.
Bunu nereden mi çıkardım?
Yurt dışındaki okurların gönderdikleri mesajlardan...
Örneğin biri şöyle demiş: "
NATO üssündeki
Türk subayları, Ergenekon'dan yargılanan dava arkadaşları için aralarında para topluyor ve buna iştirak etmeyen subay ve astsubaylara da hayatı
zindan ediyorlar."
Belli ki emir, "herkesi" kapsıyor.
***
Ben genel fikrimi gazeteci
Mustafa Balbay olayında ortaya koymuştum:
Sevenleri, arkadaşları Balbay'a yardım parası toplayabilir elbette. Çünkü her sanığın kendini savunma hakkı vardır.
Ancak kameraların karşısına geçip "
Balbay'a destek veriyoruz" diye şov yaparsanız iş değişir.
Çünkü Balbay'ın yargılanma nedeni
yazıları değil.
Burada da benzeri bir durum var: "
Merkezi" bir kararla "
Dikkat! Avukat yardımı toplanacak" derseniz... Vermeyene, az verene baskı uygularsanız...
İş meslektaş dayanışmasından çıkar,
Ergenekon dostluğuna doğru gider.
Şimdi soralım: "Org. İlker Başbuğ, bu kampanyaya katıldı mı? Katıldıysa kaç para verdi? Parayı kime ödedi? Makbuz aldı mı? Katılmadıysa, niye katılmadın?"
Başbuğ bu sorulara cevap verir mi? Vermez elbette.
Çok ısrar edersek, "Özel hayatımdır, kişisel tercihimdir, kimseyi ilgilendirmez" der. Biz de güleriz.