Pazar gecesi vefat eden Bülent Ecevit'in benim hayatımdaki yeri üzerine düşünürken, onun geçen yıl kaybettiğimiz şair Attila İlhan ile benzeri bir konuma sahip olduğunu fark ettim.
Gençken ikisine de büyük hayranlık duymuştum. Bu tutku arada sırada yara alsa da, 1980'lerin ilk yarısına kadar devam etti. Sonra yoğun ilgi yavaş yavaş yerini hayal kırıklığına bıraktı.
Ardından da aslında başka dünyaların, başka zihniyetlerin insanları olduğumuzu düşünmeye başladım.
Tabii kolay olmadı durumu kabullenmek. Biten bir aşk gibiydi. İnsan önce kandırıldığını düşünüyor. Sanki sevgili, olduğundan farklı görünerek beni aldatmıştı.
Önce kızgınlık, hayıflanma gibi duygular benliği sarıyor. Ama bir süre sonra gerçeği anladım: Bir... Ben onu nasıl görmek istiyorsam öyle görmüşüm. İki... O değişirken, aslında ben de değişmişim. O beni terk ederken, ben de onu geride bırakmış; başka ufuklara doğru yürümüşüm.
Yine de bu durum onu sevgiyle anmama engel değil. Çünkü beğensem de, beğenmesem de; aynı fikirde olsam da, olmasam da, Bülent Ecevit beni zenginleştiren bir siyasetçiydi.
Keşke bu niteliğe sahip siyasetçilerimiz daha fazla olsa.
Nur içinde yatsın.