Dünkü yazımı biraz daha açmak isterim. Şöyle itirazlar var: "Orhan Pamuk'a tepki göstermenin, onu protesto etmenin nesi yanlış?"
Hayır, bunda bir yanlış yok. Zaten Orhan Pamuk'un, "Türkiye'de 30 bin Kürt, bir milyon Ermeni öldürülmüştür" demesine çok sayıda karşı çıkan oldu. Kimi "Böyle aydın olmaz" dedi. Kimi "Verdiği rakamlar gerçek değil" dedi. Kimi "Nobel almak için böyle konuşuyor" dedi.
Bu tepkiler olağandır. Protesto, muhalefet, tepki, demokrasinin esasında vardır. Dikkat ederseniz ben o zaman bir şey demedim.
Eğer İstanbul Erenköy İlköğretim Okulu'nun müdür ve öğretmenleri Pamuk'u protesto etselerdi 'ilke' olarak bunda yanlış bir nokta olmazdı.
Ama sen henüz dünyadan habersiz öğrencilerden, evlerindeki Orhan Pamuk kitaplarını getirmelerini istersen... Yani protestona o minik zihinleri de alet etmeye kalkışırsan... İşte o vakit iş değişir.
Çık ortaya, yap protestonu. Bunda bir tuhaflık yok. Ama ilkokul öğrencilerinden ne istiyorsun? Ne hakla onları, üzerlerindeki manevi otoriteni kullanarak, kendine siyasi-ideolojik yandaş ilan ediyorsun?
Faşizmi araştıran sosyal bilimcilerin önemli bir saptaması vardır: Faşizm sadece insanları susturmakla yetinmez. Aynı zamanda onları kendi lehine konuşmaya da zorlar.
İşte bu yüzden Erenköy'deki olayı faşizme benzetiyorum; mikro faşizme...