Farkında mısınız? 'İmrenmek' kelimesini ne kadar az kullanır olduk. Varsa yoksa 'kıskanmak'... Olur olmaz her yerde kıskanmak fiilini kullanıp geçiyoruz. Halbuki aralarında ne çok fark var.
Hatırlıyorum: Eve pazardan taze elma geldiğinde, anneler sokakta top koşturan çocuklarını çağırıp bir tane verirlerdi. Bu arada tembih etmeyi de unutmazlardı: "Oğlum arkadaşlarına göstermeden ye; imrenirler..." Yani: "Ağızları sulanır, onlar da yemek ister. Bulamazlarsa üzülürler."
***
Grip oldum. Yatak döşek yatıyorum. Sadece bu yazılar için zar zor yorganın altından çıkıyorum. Ama canımı sıkan... Ne burnumdan çıkan trompet sesi, ne sırtımı yalayan kuzey rüzgarları, ne de göğsümden sökülüp gelen öksürük nöbetleri... Grip işte! Gelip geçer.
Beni asıl üzen; gribe yakalandım mı, bedensel güçsüzlük bir yana, zihnim allak bullak oluyor. Sanki zeka seviyemde düşüyor. İki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanıyorum.
İmrenmek bunun neresine mi düşüyor? Bazı arkadaşlarım grip olduklarında burunlarını çeke çeke, aksıra öksüre, hastalıktan yakına yakına çalışabiliyorlar. Performanslarında ciddi bir düşüş olmuyor.
Tabii aslında doğru bir iş yapmıyorlar. İki gün yatmak, dinlenmek yerine çalştıkları için hastalığın daha fazla vurduğunu, bir haftaya uzadığını, bazen tehlikeli boyutlara vardığını biliyoruz.
Ama dediğim gibi: Çoğunluğu gribi ayakta geçiriyor, ben de onların bu becerisine, gücüne imreniyorum; yani eski tabiriyle 'gıpta' ediyorum.