14 EYLÜL PAZAR
BOL ETLİ ELİF ŞAFAK
Elif Şafak, yıllar sonra et yemeğe başlamış; otoburluktan etoburluğa geçmiş. Bu tarihi durumu birinci sayfasından koskoca bir anonsla duyurmuştu Habertürk; zira Pazar ekinin kapağında da, haddinden fazla şişmiş göbeğinde de dev fotoğraflarla bu mevzu vardı.
Müstehcenlik sadece çıplaklıkla olmuyor.
Çiğ etler dizili sofradaki poz, müstehcenlik sınırında değil, çok içerilerdeydi.
Buralara Mevlana kitabından geldiğimizi hatırlayan ve hâlâ daha tutarlılık bekleyen okura ise hayatta kolaylıklar... "Bir kilo et elde edebilmek için 15 bin 414 litre su harcamak gerekiyor" gibi bilgi ve "Ben dostlarımı yemem" gibi tavır cümleleriyle bezeli metin, Jonathan Safran Foer'ın Hayvan Yemek kitabından fevkalade esinlenmiş duruyordu.
Esinlenme, Elif Şafak'ın fıtratında var! Ama elinde tuttuğu beyni bize uzattığı kare, şimdiye kadar şahit olduklarımızın içinde en içi doldurulamayan 'uyarlama'ydı. Fotoğrafın orijinalinde House dizisinin yazın verdiği konserle Açıkhava'yı inleten aktörü Hugh Laurie, zekâsıyla ortalığı kasıp kavuran Doktor House rolünde, "Beyninizi kullanın" der. HT Pazar'a ne kadar teşekkür etsek az; amaçları bu olmasa da benzersiz bir arşiv sayısı verdiler bize! Hep saklayacağız. Bir de alternatif kapak çalıştım evde, onu paylaşmak isterim:
1958 yapımı bir B sınıfı film olan The Brain Eaters afişinin katkılarıyla... İsteyen "Yeme bizi Elif Şafak" diye de ekleyebilir.
15 EYLÜL PAZARTESİ
"SABAH GAZETESİNE ÇIKTIK ABLA!"
"Üç aylık bebeğe yedir anne diye bağırsın" sloganlı kavunların sükse yapması üstüne, tekrar ver elini Özgürlük Parkı'ndaki pazartesi pazarı...
Mandalina gelmiş, turşuluklar emre amade, kudret narı rengiyle çarpıyor.
Etiketlerde 'Son elveda' trendi dikkat çekiyor.
Barbunyada, bamyada, çavuş üzümünde, hep bir 'Son elveda'... En romantik, en şık, en kaligrafik olansa kızılcık... Onun vedası, bir hattatın elinden!
Üzümde kafalar karışmış biraz; aynı model bordo-pembe renkli, Kıbrıs kökenli iri üzüme üç ayrı tezgâhta, üç farklı isimle rastlıyoruz: 'Verigo Redkılop üzümü', 'Redkop Verigo üzümü', 'Ratkop üzümü'.
Peki şimdi bu ne üzümü?
Yaratıcılık en çok kavun üstünden ilerliyor galiba. Yine iddialı bir kavun: "Güllüoğlu baklavası geldi"!
Geçen hafta bu köşeye koyduğumuz kavun tezgâhının önünden geçerken ise, pazarcı seslenip bizim sayfanın kupürünü gösteriyor iftiharla: "Sabah gazetesine çıktık abla! Bir kadın gelmiş, bizi yazmış!"
Çaktırmıyorum.
16 EYLÜL SALI
AFİYET BAL ŞEKER VE ATTİLA İLHAN
Kenan Işık'ın yerine artık Kim Milyoner Olmak İster'in daimi sunucusu olan Selçuk Yöntem, siftah programından sonra yatıp uyuduğunda, rüyasında Attila İlhan'la uğraştı mı acaba?
Bu yarışmada ilginç yeme içme soruları (ve ibretlik çuvallamalar) da olabiliyor, denk geldiğimde bakıyorum. "Süt ve yumurtayla yapılan, üstü şekerin yakılmasıyla kahverengi hale gelen muhallebi kıvamındaki tatlı hangisidir?" diye sordular bu defa. Tiramisu, jöle, krem karamel ve sorbe şıkları arasında 'C'yi yani krem karameli şıp diye bildi yarışmacı.
Bilgi Üniversitesi'nde okuyan kardeşimizin 'Afiyet bal nokta nokta olsun' kalıbının üçüncü kelimesi sorulduğunda 'şeker' yerine 'kaymak' dediği için daha ilk soruda elendiğini seyretmiş/okumuş olabilirsiniz.
İlk soruda madara olmak fena tabii ama sanki bu cehaletten ziyade sürçmeye yakın. 'Bal şeker' yerine 'Bal kaymak', çok denilebilir bir şey.
Bu yarışmada asıl acıklı olan, Attila İlhan'ın başına gelenlerdi. Yarışmacı, Robert Lisesi'nden. Sesli soruda Attila İlhan, ünlü şiiri 'Sisler Bulvarı'nı okuyor. Şıklar şairin kendisi, Özdemir Asaf, Turgut Uyar, Cemal Süreya.
Yarışmacının hiçbir fikri yok, AB uzmanı bir tanıdığını arıyor telefonla. Tanıdığın da hiçbir fikri yok, bunun üstüne yüzde 50 joker hakkıyla iki yanlış şık eleniyor.
Kaldı mı sana Attila İlhan'la Özdemir Asaf.
Yarışmacı, "Özdemir Asaf" diyor. Ama asıl sonra, beni bu yazıyı yazmaya iten şeyi söylüyor: "Şiir de severim aslında."
Yalaaaan! Attila İlhan'ın sesini tanımayabilirsin, bu çok normal. Ama şiir sevip de 'Sisler Bulvarı'nı bilmemezlik edemezsin çünkü en ünlü, en pop ilk üç beş, hadi on diyelim, şiir arasındadır bu.
Ama yani ben de ne diyorum! Tatar Salim'i evvelki ay yazmıştım. Harcıâlem dönerciler arasında favorim olan Tatar Salim, Ataşehir'de bir 'T'si eksik ve bir 'L'si fazla Atilla İlhan Caddesi'nde! Adamın adını caddeye veriyorsun, gel gör ki adını bilmiyorsun!
17 EYLÜL ÇARŞAMBA
GÖZ KAMAŞTIRAN MIRO MENÜSÜ
Çakması değil, bu defa öz be öz hakikisi geliyor! Emirgan'daki Sakıp Sabancı Müzesi önümüzdeki hafta itibarıyla (23 Eylül Salı) ünlü Katalan ressam ve heykeltıraş Miro'yu ağırlayacak.
SSM'deki Müzedechanga'daysa Miro'nun eserlerinden hareketle hazırlanmış bir menü servis edilecek.
Tarık Bayazıt'la Savaş Ertunç'un hazırlık sürecinden Instagram'a koyduğu fotoğraflar çok vaatkâr; daireler, üçgenler, kareler, renkler çok Miro. İnsan gıdıklanıyor ve sabırsızlanıyor tatlarına bakmak için.
18 EYLÜL PERŞEMBE
ÇOK YAKINDA: NEOLOKAL GELİYOR
Salt Beyoğlu'ndaki 'Yazlık: Şehirlinin Kolonisi' sergisine nasıl bayıldığımı Sabah Cumartesi'de anlatmıştım. Salt Galata'da ise adını daha önce hiç duymamış olabileceğiniz İsmail Saray'ın işleri sergileniyor, yine derinlikli bir arşiv söz konusu.
Bu sayfanın alanına giren ise Salt Galata yani görkemli eski Osmanlı Bankası binasında açılacak yeni restoran. Burada, şahane lokasyonuna rağmen adından servisine hep problemli bir yer vardı: Yazması bile dert olan Ca'd'oro.
Şimdi ise takdir ettiğimiz şef Maksut Aşkar, eğlenceli ekibiyle yeni bir lokanta açıyor: Neolokal.
En son Beyoğlu'ndaki Sekiz İstanbul'dan ve televizyon programından bildiğimiz Maksut Aşkar, geleneksel lezzetleri çok hoş yorumlarla güncelleyen biri. Neolokal'i merak ve iştahla bekliyoruz.