Her şeyden önce, programın ismi ilginç: Jurnal... Her ne kadar bizde 'dedikoducu, fitneci' gibi bir anlamda kullanılıyor olsa da, kelimenin Fransızca kökeni 'haber uçurmak' anlamında. Fransız İhtilali öncesinde isyancıları deşifre etmek için onların isimlerinin ve icraatlarının yazılıp kutulara bırakıldığı küçük not kağıtlarına 'jurnal' denirmiş. Daha sonra tüm gazetecilik faaliyetleri bu isimle anılır olmuş!
Bizim Günaydın'ın başkomutanı sevgili Şirin Sever'in a Haber ekranlarında hafta içi dört gün 20.00'de yayınlanan programı Jurnal'i 'olay yerinde inceleyip yazmak' için önceki akşam stüdyodaydım. Dilim döndüğünce televizyon sektöründeki son gelişmeleri yorumlamaya çalıştım. Şirin sürekli soran, sorgulayan, merak eden bir sunucu. Zaten bu nosyona sahip olmayan kişi gazetecilik de yapamaz.

İŞLERİ KOLAY DEĞİL
Şirin'in o müthiş sorgulayıcı temposu, programa ivme kazandırıyor. Karşısındaki konuk da o tempoya ayak uydurunca ortaya 'bir nefeste' akıp giden bir program çıkıyor.
Bu arada program ekibinin titizliğine de hayran oldum. Minicik bir aksaklığı bileki onların düşündüğü gibi ekrana yansımamıştı- kendilerine büyük dert edinip kahroldular. Demek ki her akşam 'mükemmel' için çaba sarf ediyorlar.
Bir magazin ekinin sorumlusu olmasına rağmen sevgili Şirin'in gündemde yer alan politik, ekonomik, diplomatik konulara hakimiyeti de bir başka takdir konusu. Üstelik her akşam 'gündemin odağındaki konuğu bulup stüdyoya getirmek' gibi son derece zor bir görevleri de var.
Bizim gazetenin yazarlarının televizyon icraatlarına köşemde pek yer vermem. Bu 'aşırı tarafsız' tutumumun onlara 'haksızlık' olduğunu bile bile üstelik... Yani bizim mum, dibine ışık vermez hiçbir zaman ama bu seferlik Şirin'in başarısının gölgede kalmasına gönlüm razı olmadı; o yüzden size jurnalledim!..