Pazar günü canınızı sıkmak istemem ama perşembe akşamı ana haber bültenlerine düşen 'insanlık dramı' bir türlü gözümün önünden gitmiyor.
Kemal Keskin'i yine bir haber bülteni ile tanımıştık. 91 yaşındaydı. Güvenlik kameraları onu bir bebek arabasını çekiştirirken caddelerde görüntülemişti. Şüphe uyandıran hareketleri sonucunda durduruldu. Bebek arabasının üzerinde, battaniyeye sarılı olarak taşıdığı şeyin, karısının cesedi olduğu ortaya çıktı.
Adamı gözaltına aldılar, karısını öldürdüğü şüphesiyle sorguladılar. Oysa Kemal Keskin yapayalnızdı. Evde yaşamanı yitiren karısını, 'ne yapacağını bilemediği için' battaniyeye sarıp bebek arabasına koyduktan sonra gömmek için yer arıyordu... Aradan altı ay geçti. Kemal Keskin'in evinden 'keskin' kokular yükselmeye başladı. Komşuları eve girdi. Yaşlı adam öleli 15 gün olmuştu...
Altı saat daha evde kaldı cesedi. Mahalleli kokudan duramadı. Sonunda polislerle birlikte ağızlarını burunlarını sararak eve girdiler ve Kemal Dede'nin cesedini bir plastik torbaya koyup, belediye morguna götürdüler... Sanırım mahalleyi saran, yalnızca Kemal Dede'nin çürümüş bedeninin kokusu değildi. Öleli yıllar olan 'insanlığın' kokusuydu... Yanınızda, yörenizde yalnız yaşayan yaşlılar varsa, arada kapılarını tıklatmayı ihmal etmeyin. Aksi halde o koku, ömür boyu burnunuzdan ve ruhunuzdan silinmez...