Show Tv'nin 'Acun' markalı yeni yarışması O Ses Türkiye'yi izlerken böyle düşündüm. Çünkü ülkenin en iyi sesi olma iddiasıyla karşımıza getirilen adayların neredeyse yüzde 90'ı bırakın şarkıcı olmayı, duşta şarkı söylemeleri bile 'sakıncalı' kişilerdi. Biraz Taylan'ı biraz da Neylan- Serhat ikilisini beğendim. Yarışma başladıktan sonra televizyon anonsları ile seçmelerin devam ettiğinin duyurulması ise şimdilik yeterli düzeyde aday bulunamadığının açık ifadesiydi.
Yarışmayı ilginç kılan özellik ise bu kez külahların değişilmesiydi. Bizler hep şarkıcı adayı gençlerin puan almak için jüri üyelerine adeta yalvar yakar olmalarına alışkındık. Oysa bu yarışmada tam tersi yaşanıyordu. Koca koca sanatçılar, amatör gençleri kendi takımlarına alabilmek için dakikalarca dil döküyor, adeta dört takla atıyorlardı.
Murat Boz, çok sesli müziğe yatkınlığını anlatmak için "Ben Cemal Reşit Rey'de konsere çıktım" diyordu. Hatta bir ara vicdan sağmak için "Evet amatörüm, acemiyim ama bunun için buradayım" bile dedi. Hülya Avşar yarışmacıları ikna etmek için şirinlik yapmaya çalışırken, sık sık repertuvarının ve tecrübesinin ne kadar geniş olduğunu vurguladı. Hatta "Ben alaturka ve türkülerden de anlarım. Diğer jüri üyelerinde bunları bulamazsınız" diyerek rakiplerini tahrik etti. En sonunda da diğer jüri üyelerini kastederek, "Bunlar hiçbir şeyden anlamıyor" diye kestirip attı. Hatta bir ara rekabet öyle kızıştı ki, Hadise, Murat Boz'a kalem fırlattı, ayakkabısını çıkarıp topuğuyla tehdit etti. Murat Boz, Hülya Avşar'ın gırtlağını sıktı. Hülya, Neylan ve Serhat'ın kendisini tercih etmeleri üzerine Hadise ve Murat'a nanik yaptı. Tabii bunların hepsi şimdilik 'şakacıktan'dı. Ama yarışmada rekabet arttıkça, gerilim de şakadan gerçeğe dönüşecek gibi..
Bu arada orkestra bu denli iddialı bir proje için çok zayıf kaldı. Yarışmacılar da öyle...
Eğer Acun kardeşim hemen müdahale etmezse, bu yarışmanın izlenilirliği sadece "Acun markasının" sırtına binecek, benden söylemesi...