ABD'nin Usame Bin Ladin'i infaz etmek üzere Pakistan'da giriştiği operasyon sırasında son teknoloji ürünü sessiz helikopterler kullanıldığını haberlerden öğrendik. (Hatta arızalanan bir helikopteri, oracıkta imha ettiler ki bu gizli teknoloji öğrenilmesin) Elin Amerikalısı sessiz helikopter icat eder de biz durur muyuz? Biz de pervanesiz, rüzgarsız helikopter icat ettik. Nerede mi? Kurtlar Vadisi'nde...
Efendim, Türk istihbaratı, derin devletin maşası Ersoy Ulubey'i yakalamak için villasına operasyon düzenliyor. Evin yakınlarına helikopterden özel birlikler indiriliyor. Ancak prodüksiyon giderlerinin yüksekliği ya da zamansızlık yüzünden olsa gerek, çekimlerde helikopter kullanılmamış. Bizim komandolar karanlıkta sözde helikoptere bağlı iplerden aşağıya süzülüyorlar. Ama yeni icat helikopterimizin bir lütfu olsa gerek; hiç pervane rüzgarı yok! Ne çimenler kıpırdıyor, ne kumaşlar uçuşuyor... Belli ki dünyanın ilk pervanesiz helikopterini üretmişiz!
Bu arada 7 yıldır ortalıkta ölecek figüran bırakmayan, bu nedenle oyuncuların çeşitli zamanlarda ikişer üçer kez ölmek zorunda kaldıkları dizinin ekibi, buna pratik bir çözüm geliştirdi. İstihbarat timleri de, askerler de, polisler de, derin devletin adamları da artık hep kar maskesi takıyor.
Böylece yüzleri görünmediği için figüranlara aynı bölüm içinde en az üç kez ölme özgürlüğü(!) tanınıyor.
Bir de Ersoy Ulubey var ki, ateş etmiyor da sanki mikro-cerrahi müdahalede bulunuyor. Polat'ın annesini sırtından vurdu. Ama üç metreden kurşunun giriş açısını, hızını ve hangi sinire isabet edeceğini öyle milimetrik hesapladı ki kadın ölmedi, Ersoy'un istediği gibi kötürüm kaldı.
Yani adamı bıraksanız, tabanca ile beyinden tümör alacak!