Geçen hafta bir televizyon haberinden yola çıkarak Güneydoğu'da sorunları gidermenin ilk adımının, çocukları mutlu ve umutlu insanlar haline getirmek olduğunu savunmuştum.
Sokak çatışmaları sırasında kovan toplayıp bunları hurdacılara satarak hayatını kazanan iki küçük kardeşin dramını kaleme aldığım yazıyı; "Kovan denildiğinde çocukların aklına bal geldiği zaman bölge huzura kavuşacak" diye bitirmiştim.
Bölgeden bu yazıya büyük destek geldi. Alişer Geçit kardeşim bakın neler yazmış:
"Merhabalar Yüksel Abi... Ben 15 yaşında Cizreli bir gencim. Bugünkü yazınızda Cizreli iki çocuktan bahsettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. O yazıyı yazarak beni ne kadar çok gururlandırdığınızı bilemezsiniz. Sizin gibi insanlar bu ülkede olduğu sürece biz Cizreliler unutulmayacağız. Size bir kez daha teşekkür ediyorum. İyi çalışmalar. (Bu yazıyı köşenizde tüm Türkiye ile paylaşırsanız çok mutlu olacağım.)"
Cüneyt Güney adlı okurum da benzer duygular içinde klavyenin başına geçmiş:
"Sayın Yüksel Abi, senin yazıların için eskiden Sabah gazetesi alırdım ama şimdi evde internet var ve işten geldiğimde interneti ilk açtığımda senin yazını okuyorum. Aslında hep eposta göndermek istiyorum ama gerek duymuyorum. Çünkü sayende artık dizilere bakınca oyuncuların ne giydiğine kadar ezberlemeye çalışıyorum. Bir açık bulduğumda da zaten ertesi gün ya da sonra yazında görüyorum. Bu yüzden bir hata bulduğumda ertesi gün çalışma arkadaşlarıma 'Bakın yarın Yüksel Aytuğ bunu yazacak' diyorum. Gelelim bugünkü yazına: Bir Şırnaklı olarak size teşekkür ederim, köşenizde bu soruna değindiğiniz için..."
İnsanın suya yazı yazmadığını bilmesi ne güzel... Hele ki çok uzaklardaki kardeşlerimizin yüreğine azıcık dokunduğunuzda, oradan buralara oluk oluk sevgi aktığını görmek...
Şırnaklılar , Cizreliler, Hakkarililer, Diyarbakırlılar ve coğrafi olarak uzakta görünmenize rağmen, yüreğimizin köşesinde her daim yer tutanlar. İyi ki varsınız.