Herkesin birbirine 'şiddetle' (!) tavsiye ettiği Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisinde bu hafta neredeyse tüm karakterlerin yüzü yara bere içindeydi. Geçen haftalarda darp edilen Ahmet, Berrin, Aylin, Balıkçı, Necati ve Mete'ye bu hafta Hakan da ekleniverdi. Maşallah, dizide herkesin günlük mesaisi, birbirine pansuman yapmakla geçiyor. Geçen hafta herkesin yadırgadığı; haldeki balıkçı esnafının, Ali Kaptan arkadaşlarını dakikalarca döverken öylece seyretmeleriydi. Senarist, bu saçmalığın farkına varmış olacak ki, bu hafta Ali Kaptan, Balıkçı'yı ikinci kez dövmeye geldiğinde hep birlikte araya girip diklendiler. Geçen haftanın bir başka tuhaf görüntüsü ise Berrin'in, Ahmet tarafından kovalanırken, koşuda sürekli sevgilisine fark atmasıydı. Nihayet bu hafta Ahmet, Berrin'in otobüsüne yetişebildi de karizmayı kurtardı! Bana göre haftanın en dokunaklı anı ise küçük Osman'ın yıllar sonra iç sesiyle kendine yaptığı itiraftı. Sokaktan geçen bir kadın, ona ve annesine öyle manalı baktı ki, Osman, 'koca adam sesiyle' şöyle dedi: "İnsanlar ne çok konuşur alınlarındaki kırışıklarla, dudaklarının kenarlarındaki kıvrımlarla, şişen, genişleyen şah damarlarıyla, çöken omuzları ya da dikleyen omurgalarıyla... En çok da susuşlarıyla, bakışlarıyla... Gözler ne kadar da gevezedir... İnsan ruhunun kapılarıdır onlar... O kapılardan içeri girmesini bilenler, cenneti ve cehennemi görürler. Gözlerden ruhlara girip çıkmayı ta çocukken öğrendim ben..."