Elveda Rumeli, damağımızda buruk bir tat bırakarak, sezon finali yaptı. Vahide'nin ölümü, köylerin basılması, insanların göçe zorlanması, elebaşıların salıverilmesi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş sürecine girmesiyle son bölümlerde hepimizin kalbine bir kasvet çörekleniverdi. Yine de, yaz boyunca benim en çok özleyeceğim dizilerden biri olacak. Yeni sezonda kahramanlarımızı 10 yıl sonraki halleriyle izleyeceğiz. Zaten veda bölümünde bunun ipuçları da verildi. Bildiğim kadarıyla yeni sezonda dramların ağırlığı artacak. Zaten bu BalKANlar ne zaman kandan arınabildi ki? Genç subay Mustafa Kemal'e yapılan atıf da anlamlıydı. Dizinin yapımcılarının hangi takımı tuttuğunu bilmem ama finalde ekrana bindirilen "Makedonya 1907" ibaresinin, başta fanatik Tolgahan Sayışman (Mustafa) olmak üzere tüm Fenerbahçelileri mutlu ettiğini söyleyebilirim... Bu arada Alex'in, "İmparatorlukta pek çok halk var ama kimse birbirinin dilini anlamıyor. Herkes kendi dilini konuşsun ama mutlaka Türkçe de öğrensin" şeklindeki önerisinin, günümüzdeki izdüşümü de zihinleri kurcalayacak cinstendi. Diğer yandan kahramanlarımızın Pürsıçan kasabasında gizlice gazete basıp, dağıtmaları da hoştu. Bir gazeteci olarak, bir dönem gazetelerin "kurtuluş mücadelelerinde" etkin rol aldığını hatırlamak ruhumu okşadı. Ancak bugüne kadar matbaacılıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan 4 adamın, birkaç günde kendi başlarına gazete çıkarmaları bana biraz "uçuk" geldi. Zira o dönemde kurşun harfler tek tek cımbızla alınıp, diziliyor, klişeleri hazırlamak da, kollu makinelerle basmak da büyük hüner gerektiriyordu. Sadece deneyimli mürettiplerin üstesinden gelebileceği bu zorlu işlemi bizim Kaymakam, Yüzbaşı, Mustafa ve Aleks'in "bir hamlede" başarması ilginçti. Ee, ne de olsa İbrahim Müteferrika'nın çocuklarıydılar!..