Basketbolun en "civcivli" günlerini yaşıyoruz. Bir yanda yeni tamamlanan NBA final serisi, diğer tarafta Beko Basketbol Ligi'ndeki final mücadelesi... Hatırlıyorum da, çocukluğumda Muhammet Ali Clay'in boks maçları için saati kurar, sabaha karşı uyanır, ailece boks maçını izlerdik. Yıllar sonra yeniden saat kurup sabahın 04.00'ünde uyandım. Bu kez Hidayet Türkoğlu'nun forma giydiği Orlando Magic'in, Los Angeles Lakers'la oynadığı maçları canlı izlemek için... Muhammet Ali'den sonra gençliğimin bir başka spor kahramanı Magic Johnson sayesinde Lakers, NBA'de tuttuğum takım olmuştu. Ama ilk kez bu yıl Lakers'ın yenilmesini istedim. Hido için... Ama olmadı... Hem NBA'de hem de Beko Basketbol Ligi'nde ilginç bir uygulama var. Adına "televizyon molası" diyorlar. Maçın en heyecanlı yerinde hakem "zırt" diye düdük çalıp, mola veriyor. Spiker bunu "televizyon molası" diye anons ediyor ama eminim ekran karşısındaki pek çok sporsever bunun anlamını bilmiyor. Kısaca açıklayayım: Yayıncı kuruluş o maç için belli bir süreyi kapsayan reklam alıyor. Ama maç içinde eğer bu reklam kuşaklarını yayınlayacak kadar mola alınmamışsa hakem devreye girip, "televizyon molası" veriyor. Böylece yükümlülüğünü yerine getirebiliyor. Bu durum basketbolun gelişmesi için belli bir finans kaynağı oluştursa da, o an önde olan takımın hızını kesip, bir dezavantaja dönüşebiliyor. Ama artık her spor dalı ayrı bir ekonomik sektör... "Reklam kaygısı" sporun yerleşik kurallarını bile değiştiriyor. "Televizyon molası" da bunun en büyük kanıtı!..