Evet, artık ölsem de gam yemem... Böylesi bir mutluluğu en son dünya üçüncülüğümüz sırasında ay-yıldızlı millilerimiz, Güney Kore takımıyla omuz omuza tribünleri selamlarken yaşamıştım. Ama bu kez, üçüncü golden sonra öyle bir bağırmışım ki, salonda bulunan titreşime duyarlı plastikten "deprem kuşu" bile uzun uzun öttü!.. (Muhtemelen ses tellerimin titreşimi, Richter ölçeğiyle 7.2'ye filan tekabül etti) O dakikadan sonra yayınlar iyi miymiş, yorumlar isabetli miymiş, hiç umurumda olmadı. Hatta atv'de Aurelio'nun kart cezasını "Gruplardaki tüm kart cezaları çeyrek finale çıkınca silinir" diye yanlış yorumlayan Ömer Üründül'ü bile unuttum. İlk tavsiyem Fatih Terim ve öğrencilerine: Bu maçtan alacakları tüm primleri lütfen Türk Kalp Vakfı'na bağışlasınlar. Zira bu 90 dakika ile eminim ki pek çok kişiyi "koroner gönderine" çektiler! İkinci önerim, atv yönetimi ve Reklamverenler Derneği'ne... Bosna Hersek'e attığı golle takımı önce Avrupa Şampiyonası'na sokan, ardından Çek Cumhuriyeti kalesine yolladığı iki golle çeyrek finale çıkaran Nihat Kahveci'ye bir altın plaket vermeliler. Kolay mı? Ayağının içiyle milyonlarca dolarlık reklam gelirini, ha bire kucaklarına plaseleyip duruyor!..