Adettendir, büyük futbolcular jübile maçlarında sahayı arkadaşlarının omuzlarında terk ederler. İşte bugün öyle bir gün... Omuzlarımızda ise bir futbolcu değil, pek çok futbolcunun doğuşuna tanıklık eden bir duayen var: Halit Kıvanç... Bu akşam Star'da ekrana gelecek Fenerbahçe - Sevilla maçında spiker İlker Yasin'e Halit Kıvanç eşlik edecek. Belki de bir maçın anlatımında onun sesini son kez duyacağız. Halit Ağabey'e bugüne kadar onun ağzından dinlediğimiz maçlarda futbol damağımıza çaldığı muhteşem tatlar için sonsuz teşekkürler. Ve onu hatırlayıp, bu muhteşem jübileyi hazırlayan İlker Yasin'e de tabii... Bu satırların sahibi, çok önceden çağrıda bulunup, Halit Ağabey'e bir Dünya Kupası maçı anlattırılmasını da istemişti zamanında. Belli ki kulak kabartan sadece İlker Yasin olmuş. E, haydi öyleyse gönlümden geçeni de söyleyeyim: Diyelim ki 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın finalindeyiz. Bu maçı anlatmayı en çok kim hak eder dersiniz? Bildiniz... O halde, haydi atv, şimdi sıra sende... Dedim ya, Halit Kıvanç pek çok ünlü futbolcunun "doğuşuna" tanıklık etmiştir diye... Geçen hafta Halit Ağabey'in FBTV'de hazırlayıp, sunduğu "Efsanenin İkinci Yüzyılı" programının çekimlerindeydim. Halit Kıvanç müthiş bir anısını nakletti: İsveç'te 1958 yılında düzenlenen Dünya Kupası'nda Brezilya'nın 17 yaşındaki yedek futbolcusuyla randevu ayarlamış. Yakın arkadaşı olan Aldo ismindeki ünlü İtalyan spor yazarına da demiş ki, "Haydi gel, röportaj ayarladım. Şu gençle sen de konuş benim ardımdan..." İtalyan spor yazarı burun kıvırmış: "Bana ne kimsenin tanımadığı Brezilyalı yedek gençten? İşte bunun için sen bir Türk gazetesinde yazıyorsun ben ise Avrupa'nın en ünlü spor gazetesinde..." Halit Ağabey aldırmamış, röportajını yapmış ve o günün şartlarında yazısını "postayla" gazetesi Hürriyet'e göndermiş. Brezilyalı genç daha ilk maçında yıldızlaşmış. Burun kıvıran İtalyan gazeteci, ertesi gün Halit Ağabey'e yalvar yakar olmuş, "Röportajını ver, ben de kullanayım" diye... Çünkü o saatten sonra kimseyi Brezilya kampına almıyorlarmış. O yıldızın adını merak mı ettiniz? Söyleyeyim: Edson Arantes do Nascimento... Yani bilinen adıyla Pele... Şaşırdınız mı? O zaman şaşırmaya devam. Yine Halit Ağabey'den duydum, neden ona "Pele" adını taktıklarını... Yoksul mahallesinde top olmadığı için küçük Edson, sokakta teneke kutu ile futbol oynarmış. Onun ustalıkla vurduğu tenekeden parke taşlar üzerinde çıkan "pele, pele, pele" şeklindeki ses, mahalledeki lakabı olmuş! Bugün omzumda sadece bir spor spikerini değil, koca bir "futbol taihini" taşıyacağım. Gururla, mutlulukla...