İyi ki penceremi kaplayan al bayrağın rengi yüzüme vuruyor. Yoksa nasıl saklardım yüzümün kızardığını... Utanıyorum, çünkü bu ülkede televizyon yazıyorum. Günlerdir bu sütunlarda sessiz bir çığlık yankılanıyor. Kalitesizliğe, özensizliğe, vurdumduymazlığa isyanın sessiz çığlığı... İzleyiciler arıyor, sanatçılar omuz veriyor. Meğer hepsi, yel değirmenlerine mızrak sallayacak bir Don Kişot ararmış... Sevgili Ata'm, kurduğun Cumhuriyet 81. yaşına erdi... Tabii ki mutluyum, gururluyum. Ama yüreğimin bir köşesindeki sızıyı dindiremiyorum. Sen göremedin ama gavurun oğlu televizyon denilen bir alet icat etti. Hayatımız değişti... Önce yadırgadık. "Biz onları görüyoruz, ya onlar da bizi görürse" diye telaşlandık. Cumhurbaşkanı ekranda ilk göründüğünde babalarımız, pijamalarını çıkartıp, takım elbise giydiler... Saygılıydık, onu baş tacı yaptık.
REYTİNGİ BİLİR MİSİN?
Önce tek kanallıydık. Tıpkı tek partili hayat gibi... Sonra iki, üç, beş, on, otuz oldular... Sandık ki çok seslilik kulaklarımıza senfoni olacak... Ama ne gezer, bir türlü akort tutmadı, kakafoni oldu... Sonra ruhumuza "reyting virüsü" bulaştı Ata'm... Çocuk felcini, veremi, sıtmayı yendik de bununla bir türlü baş edemedik. O virüs ki, bir kez insanın ruhuna yerleşti mi, önce ahlakını kemiriyor, sonra vicdanını, adaletini, sorumluluğunu, insan olma bilincini... Bir de bakmışsın ki, içi kurtlar tarafından kemirilmiş kof bir çınara dönmüşsün. Cumhuriyet'i emanet ettiğin gençler şimdilerde bir eve doluşmuş, "çiftleşmeye" çalışır oldu Ata'm... Hani "sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" diyordun ya, eğer çiftlikteki "sanatçıların" halini görseydin, eminim damara kendi elinle düğüm atardın... Kurşunların vızıldamadığı, kafaların kopartılmadığı dizilere bakan yok... Sahi sen Mafya'ya da yetişememiştin değil mi Ata'm? Hani tekke ve zaviyeleri kapatmıştın ya, şimdi hurafeler ekranda cirit atıyor... Ya senin el üstünde tuttuğun, dünyada pek çok ülkeden daha önce seçme ve seçilme hakkı verdiğin, savaşta askerine kağnılarla mermi taşıyan anaların, gündüz programlarındaki halini sana nasıl anlatsam ki? İyi ki penceremi kaplayan al bayrağın rengi yüzüme vuruyor...