Faik Çetiner başarısızlığını "örtmek" için televizyon eleştirmenlerini "kum" olarak kullanmaya niyetlendi. Önceki gün "Stadyum" programında bazı televizyon eleştirmeni meslektaşlarımı isim vererek, aralarında benim de bulunduğum bazılarını ise isim vermeden suçladı. Faik Çetiner ile atv Spor Servisi'nde bir süre birlikte çalıştım. Yönetim tarzını ve programcılık anlayışını beğenmediğim için yanından ayrıldım. Çetiner, "Dün işi öğrettiğimiz insanlar bugün bizim programı eleştiriyor" diyor. Allah senden razı olsun Faik Çetiner. Hakkını nasıl ödeyebilirim ki? Sen olmasaydın, ben nasıl TV eleştirmeni olurdum? Yanında çalışırken, bir TV programının "nasıl yapılmaması gerektiğini" o kadar iyi öğrendim ki...
NE YENİLİK KATTIN?
Sevgili Faik Çetiner, aslında bu satırları yazmamak için günlerdir kendimi tutuyordum. Önce Zaman gazetesindeki röportajında bana saldırdın, sustum. Sonra Vatan gazetesindeki röportajında tekrarladın, yine sabrettim. Ama devletin televizyonunda aynı "çirkin kabahat örtme" yöntemine başvurunca, dayanamadım. Bak sevgili Faik Çetiner... Ben 1989 yılında eski Güneş gazetesinde televizyon eleştirileri yazıyordum. Yani bu mesleğe yeni başlamadım. Arşiv orada., inanmazsan gider bakarsın. Ama sen o yıllarda daha TRT İstanbul Televizyonu'nun hangi semtte olduğunu bile bilmiyordun, bu biir... İkincisi; eleştirilmek istemiyorsan, işini iyi yapacaksın. Atv'de Spor Müdürü olarak göreve başladığın tarihten itibaren üç kişiyi bir masanın etrafına toplayıp, kıraathane üslubuyla maç geyiği çevirmekten başka ne yaptın? Türk televizyonculuğuna daha önce başkasının yapmadığı hangi yeniliği kattın? Ekmek yediğin eski kurumunu, yöneticilerini, çalışanlarını acımasızca suçlamadan önce bunlar hiç aklına geldi mi? Haydi gel şimdi de reyting raporlarına bir göz atalım. Tüm uzun özetleri yayınlama, sahaya kamera sokma, sıcak röportajları verme hakkı şu anda senin programının tekelinde. Peki 6 haftadır bir gün bile eski "Maraton" un izlenme oranına erişebildin mi? TRT Kurumu, 10 milyon dolarlık yatırımı sen canlı yayında televizyon eleştirmenlerine salla diye mi yaptı sanıyorsun?
BELENE KAMPI GİBİYDİ
Bugüne kadar hiçbir editör, yönetmen, muhabir, spiker seninle bir yıldan fazla çalışmadı. "Neden?" diye hiç kendine sordun mu? Oysa yanından ayrılan herkes adeta prangalarından kurtulup, kanatlandı. Kovduğun yönetmenler en büyük kanallarda Ana Haber Bülteni yönettiler. Yüzlerine bakmayıp, gönderdiğin muhabirler koca koca programları tek başlarına sırtlayıp, götürdüler. Eh, benim durumum da ortada... Senin esir kampından kurtulan herkesin yolu, bahtı açıldı. Yerinde olsam bu gece uyumadan önce bunları bir düşünürdüm. Vatan'daki röportajında, "Ali Kırca, Reha Muhtar ve Uğur Dündar'ı Bizim Stadyum'a ben çağırdım. Ama Yüksel Aytuğ 'onları bir arada canlı yayına ben çıkardım' diye yazmış" diyorsun. Gazete orada duruyor. Gözlerini iyice aç, gözlüğünü burnuna iyice yerleştir ve tekrar oku. "Ben" değil, "biz" demişim. Çünkü ben "Bizim Stadyum"u her zaman Faik Çetiner'in tek kişilik şovu değil, bir "ekip çalışması" olarak gördüm. Kim ne yaparsa yapsın, hep "biz" diye söz etmeyi uygun buldum. Oysa senin yaptırdığın "Bizim Stadyum" tanıtımları hala kulaklarımda çınlıyor. "Faik Çetiner'in hazırlayıp, yönettiği Bizim Stadyum'da bu gece..." Yanında çalışan 15 kişi sanki o programın elemanı değil, senin tebaanmış gibi!.. O günlerde "Benim Stadyumum" bu program için en uygun isim olacaktı ama fırsatı kaçırdın! Ve sakın merak etme... Artık bu köşede senin ve programınla ilgili herhangi bir eleştiri yayınlanmayacak. Zira ortada "eleştirmeye değer bir durum olmadığını" geç de olsa fark etmiş bulunuyorum.
UTANILASI ÖRNEKLER
Ben spor gazeteciliğini Şansal Büyüka'nın yanında öğrendim. O Şansal Büyüka ve ekrandaki kader arkadaşı Erman Toroğlu da bu sütunlarda çokça eleştirildi. Ama her ikisi de çıkıp bu eleştiriler için olumsuz tek kelime etmedi. Oysa "Bizim iş öğrettiğimiz adamlar şimdi bizi eleştiriyor" deme hakkı olan biri varsa o da sevgili büyüğüm Şansal Büyüka'dır. Ama o ne yapıyor? Telefon açıp, bana hatır soruyor, yol gösteriyor, eksiklerimi, yanlışlarımı hatırlatıyor. Eleştirdiğim zaman da "Senin yorumun, seni bağlar" diyor. Haydi sana bir örnek daha vereyim: Lig TV'yi 3 hafta önce bu sütunlarda "Niye ağır gösterimlerde superslow tekniğini getirmiyorlar? Bu kanala tonla para veren abonelerin en iyi görüntüyü, en iyi hizmeti almak hakları değil mi?" diye eleştirmiştim. Önceki gün Beşiktaş- Galatasaray maçında Lig TV superslow sistemiyle tespit edilen görüntüleri yayınladı. Tüm ağır gösterimler pırıl pırıldı, muhteşemdi. Ve maç devam ederken Lig TV yöneticilerinden Kerem Ertan'ın mesajı cep telefonuma düştü: "Yüksel Bey, size söz verdiğimiz gibi Ekim ayı gelmeden superslow sistemini getirdik. Umarız izleyicilerimiz memnun kalmışlardır. Yol gösterici, bizi doğruya yönlendiren eleştiri ve yorumlarınız için sonsuz teşekkürler..." İşte hazım, işte medeniyet, işte mesleğe saygı... Ne dersin sevgili Faik Çetiner? Bu son bölümü bir kez daha oku istersen...