Yakından Kumanda'ya her gün sayısız mesaj geliyor: "Yüksel Bey, Akademi Türkiye finalistleri neredeler, ne yapıyorlar? Onları göremiyoruz, çok özledik. Hani gözünüz hep onların üzerinde olacaktı?" Evet, biz "Harç bitti, yapı paydos" diyenlerden değiliz. Kendi adıma okurlarıma söz vermiştim. Onlar kendi ayakları üzerine kalkana kadar hepsiyle teker teker ilgileneceğim diye... Cumartesi günü Akademi Türkiye finalistleri, yarışmanın ana sponsoru Blendax'- ın organize ettiği muhteşem bir konserle İzmirli hayranlarına seslendiler. Nasıl bir ilgi, nasıl bir kalabalık, nasıl bir coşku anlatamam... Üstelik aynı akşam Serdar Ortaç'ın İzmir'de halk konseri varmış. Ama Akademi tutkusu, tedavi edilemeyen bir hastalık. Trabzon'dan Konya'dan yalnızca bu iki saatlik konseri izlemek için gelenler vardı.
BUNLAR ARTIK "OLMUŞ"
Ortada yarışma stresi olmayınca, bizim çocukları izlemek bir başka oluyor. Hepsi de acemiliğini tamamlayıp, "yemin törenine" çıkmış asker gibiydiler. Gördüm ki, şimdi gerçekten müziğin gerçek birer neferi olmuşlar. Coşuyorlar, coşturuyorlar, kendilerine selam durduruyorlar... Akademiciler ilk kez toplu halde "canlı müzik eşliğinde" bir konser verdiler. Yarışmanın başından beri önüme çıkan herkesin başının etini yemiştim, "Bu yarışma koreoke gibi gitmiyor. Mutlaka arkada orkestra lazım" diye... Ne kadar haklı olduğumu cumartesi günü İzmir'de bir kez daha gördüm. Canlı orkestra ile çocukların performansları adeta ikiye katlanmış gibiydi.
ŞİMDİ NE YAPIYORLAR?
İşte Akademiciler'den son haberler: Barış, Seyhan Müzik'ten çıkaracağı albüm için harıl harıl çalışıyor. Albümde Zülfü Livaneli'den de bir beste var. Ayrıca doğup büyüdüğü Amasra'yı anlatan bir şarkı da... Ve tabii Cem Karaca'dan "Islak Islak"... Albüm, Kasım ayının ortalarında piyasada olacakmış. Bu arada Barış, en büyük hayallerinden birine kavuşmuş. Bir firma, ona motosiklet hediye etmiş. Şimdilik "kurye motosikletinden hallice" ama ileride 500 CC'lik bir tane alacakmış... (Merak etmeyin, ben kulağını büktüm, hızlı gitmeyeceğine söz verdi)
MÜCAHİT MANKEN OLUYOR
Tolga kendisi gibi müzisyen olan kardeşiyle birlikte kendi albümünü çıkartmak için bir stüdyo kurmuş. Tüm hazırlıkları burada kendi orkestrasıyla yapıyor. İki ay içinde piyasaya çıkması beklenen albümde bazı parçaların düzenlemeleri için Pieter Snapper'den söz almış. Elçin'in sağlığı yerinde. Show TV için çekilecek "İyi Saatte Olsunlar" adlı gizem yüklü bir dizide "Hızlı gazeteci Sevda" karakteriyle Kaan Girgin'e rol arkadaşlığı yapmaya hazırlanıyor. Jale, Flash TV'de sunuculuk yapmaya devam ediyor. Cenk inanılmaz kilo vermiş, tığ gibi delikanlı olmuş. Acele etmiyor ve teklifleri değerlendiriyor. Özgür ile Pınar yine birbirlerine ilk günkü gibi aşık. Gözleri ve elleri bir an olsun birbirlerinden ayrılmıyor. İkisinin fanatik hayranları ise "icraatlarına" devam ediyor. İnternet siteleri harıl harıl çalışıyor. Hatta Özgür'ün hayranları Dolmabahçe Sarayı'nda Sultan Abdülhamit'in resminin üzerine pankart asacak kadar "eylemci" bir karaktere sahipler. İkili, albüm için en "ciddi" teklifi bekliyor. Burcu'nun o enfes caz gırtlağını dinledikçe "Organizatörler, prodüktörler, mekan sahipleri neredesiniz?" diye bağırasım geldi. Ve Mücahit... İşte asıl bomba onda. Neşe Erberk Mankenlik Ajansı ile anlaşmış. Şimdilik ünlü erkek giyim firmalarının katalog çekimlerine katılıyor. Onu pek yakında podyumda görürseniz, sakın şaşırmayın. İzmir'de Akademi finalistleri ile uzun uzun hasret giderdim. Anladım ki hepsini çok özlemişim. Ve bir şeye daha kanaat getirdim: İyi ki Akademi Türkiye'nin ikincisi olmamış ve onlar birer efsane gibi "ilk ve tek" olarak kalmışlar...