"Bir insanı ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama eğer uyumuyor da, uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarfetseniz, nafiledir" demiş onlarca yıl önce güzel adam Gandhi... Uyku taklidi yapan insan, uyanma taklidini de yapar rahatlıkla...
***
İnsan aynaya baktıkça
kendisini tanıdığını sanır... Bu bir sanma halidir sadece...
Çünkü 'kendini tanımak' kavramı, galiba
derinlerde bir yerde saklı... Bu nedenle, hep şaşıran, kendisini tanıdığını sanan insandır... Şaşkınca bakar olaylara ve kendisine...
***
Doğum ile ölümü kara bir tahtada, düz bir çizginin üzerinde iki nokta ile işaretleyin. Ne kadar uzatabilirsiniz ki çizgi üzerinde, iki nokta arasındaki mesafeyi... Aniden bir
ölüm farkındalığı gelir çöker insana. İki nokta arasındaki uzunluktan çok, nitelik değerlidir belki de...
***
Cennet ve Cehennemi yazan
Dante'nin döneminde, şairler gizli bir sevgi cemiyetinin üyesiymişler. Günümüzde ise sanki insanlık,
ıssız ve kocaman bir sevgisizlik cemiyetinin toplu üyeliğine doğru yürüyerek gidiyor gibi... Sevgisizlik sessizce sarıyor her yeri.
***
Bazen tesadüfler birer işarettir. İçlerinden en anlamlı olanlar, hiç beklemediğimiz bir anda, bizlere yol gösterir. Hele ki yanlış bir yolda ilerliyorsak, sanki dürterler bizi. Belki de bu dünyadaki anlamımız konusunda kışkırtırlar hepimizi. Yeryüzünün kozmik dokunuşudur bu...
***
Büyük yazar ve şair
Jorge Luis Borges, Buenos Aires sokaklarında dolaşırken, yanına yaklaşan bir gazeteci; "Siz Borges misiniz?" diye sormuş. Onun yanıtı çok kısaymış: "Bazen!.."
Hepimizin
kendimiz olduğumuz, tamamlandığımız anlar ile eksik kaldığımız anlar vardır...
***
Hayatta her şeyin kökü var. Bazı deyimlerin de... Bunlardan biri
Kani'ye ait: Şair Kani'nin (Ebu Bekir Kani 1712- 1791) yaşamı Tokat'tan İstanbul'a, sonra Bükreş'e savrulmuş. Kani, gönlünü bir Romen kızına kaptırmış. Kız çok güzelmiş, ama dinine de son derece bağlıymış...
***
Kız da gönlünü şaire kaptırmış. Kız, böyle bir beraberliğin, ancak Kani'nin Hristiyan olmasıyla gerçekleşebileceğini belirtmiş. Ama kırklı yaşlarını süren Kani'nin yanıtı, kısa ve netmiş:
"Kırk yıllık Kani/ Olur mu Yani..."
***
İnsan, insanı, hep insanda bulur. Bir yansıyış hali. İyi, sanki iyiyi çeker;
iyinin kötüyü anlaması ise çok zaman alır... Ama bazen hemen anlaşılır... 15. yüzyıl şairlerinden
Zati'nin yüzü çiçek bozuğuymuş. Şiirlerini seven dönemin vezirlerinden biri, Zati ile tanışmak istemiş.
***
Vezir karşılaşınca dayanamamış; "Zati, güzel bir zat değilmiş" demiş.
Zati, hiç bozulmadan, gülümseyerek yanıtlamış veziri: -Yiğit, yiğidin aynasıdır paşam!...
***
Gerçek dostluk, ruhların güzellikte, iyilikte, dokunaklı buluşmasıdır. Şölendir... Dostlukta da hem 'aşık', hem 'maşuk' vardır. Biri peşinden koşan, diğeri kendisini naza çeken... Yine divan şairlerinden
Baki'ye, bir gün kaç çeşit dost olduğunu sormuşlar. Şair şöyle yanıtlamış:
***
-Üç çeşit dost vardır: Bir dost vardır ki, gıda gibidir; onu her gün ararsın. Bir dost vardır ki, ilaç gibidir; gerekince ararsın.
Bir dost vardır ki, hastalık gibidir; o seni arar!..
***
Yine bir gün "Baki içki içmemeye and içti" diye bir söylenti yayılır.
Bu söylentiyi duyan şair gülümser ve aşağıdaki beyti yazar:
"Baki mey içmemeye and içdi demişler/Divane midir bade dururken içe and"
***
Nereden nereye aktı yazı! Şaşırdım. Ama zaten insan şaşkın bir varlık. İyi pazarlar efendim...