Belki birçoğunuz gösterime girer girmez izlemişsinizdir bilmiyorum ama ben henüz izledim Truman Show'u! O da çok yakın bir arkadaşımın fazla ısrarıyla. Israr etmese emin olun yine izlemezdim çünkü filmin başrol oyuncusu Jim Carrey'i oldum olası sevimli bulmamışımdır. Bazıları onu çok komik bulur evet ama nedense ben pek sevmedim adamı. Abartılı bulurum komikliğini. Sanki daha çok 6 ve 14 yaş arası çocukları güldürmek için rol yeteneğini kullanan bir aktör gibi gelmiştir hep. Böyle düşünürdüm evet ve bu düşünceyle de arkadaşımın 'Jim Carrey'in Truman Show'unu izlemelisin' tavsiyesini evvela şiddetle reddettim. Fakat o o kadar ısrar etti ki yalvarır derecesinde el mahkum bi akşam oturup izledim...
Ve filmin sonunda bir kez daha anladım ki gerçekten önyargı denen olgu berbat birşey! Carrey'e haksızlık etmişim. Demek ki benim daha önce izlediğim filmlerde Carrey kötü senaryoların kurbanı olmuş. Anlamlı, mesajı sağlam, iyi bir senaryoda pekala iyi iş çıkarabilen bir aktörmüş adam.
Truman, huzurlu ve sakin bir kasabada yaşamaktadır. Çok güzel bir karısı, iyi bir ailesi ve muhteşem dost olan komşuları arkadaşları filan Truman için hayat sadece mutluluktan ibarettir. Ama her şeyin yerinde olduğu, tıkır tıkır işlediği ve bir düzen dahilinde devam ettiği bu hayat zaman zaman onu şaşırtmaktadır. Çünkü aslında bu ada kasaba gerçek bir mekân değil bir film setidir. Her yanında kameralar vardır onun bütün hayatını 24 saat izleyen ve dünyanın dört bir tarafındaki insanlara izlettiren ama o bütün bunlardan habersizdir.
Yani 'Biri Gözetliyor' yarışmasına benzeyen bir ortamdır. O yarışmada yarışan herkes bunun bir yarışma olduğunu bilir ama Truman hiçbir şeyin farkında değildir çünkü o bir yarışmacı değil, o show programının içine daha bebekken yerleştirilmiş bir kimsedir. Karısı, ailesi, komşuları... Herkes ama herkes bir oyuncudur ve 29 yıldır da bu böyledir.
Ama bir gün o oyunculardan biri Truman'a aşık olur ve aralarında sahte olmayan, sahici müthiş bir duygusallık başlar ve işler arap saçına döner. Truman'ın aşık olduğu kadın ona nasıl bir sahteciliğin içerisinde yaşadığını anlatmaya kalkıştığında ise kadının oyunculuğuna son verilir! Ancak Truman tüm yaşamı boyunca sahip olduğu tek gerçekçi şeyin, yani aşkının peşinden sürüklenmeye başlar. Ve tabii bunun üzerine şov bambaşka bir noktaya evrilir.
Neyse... Uzatmayayım... Sonunda canlı yayın ile montajsız, yirmi dört saat, haftanın yedi günü bütün dünya tarafından izlendiğinin farkında olmayan Truman her şeyin farkına varır! Ve ona bir tercih sunulur. Ya gösterilen kapıdan film setinin yani yaşadığı kasabanın dışına çıkacaktır...Ya da 29 yıllık o yalan dünyasında milleti eğlendirmek, güldürmek için kaldığı yerden devam edecektir. Ama bu arada ona o kapının dışında onu nasıl bir dünyanın beklediği anlatılır. "Orda her şey sahicidir ama zordur da denilir!"
Evvela düşünür Truman ama sonunda doğru olanı yapıp o kapıdan çıkmaya karar verir. Zor ama gerçek olan dünyaya adım atar.
Film gerçekten ilginç değerli okurlarım. İzlemeyeniniz varsa aranızda izlenmesini salık veririm. Zira Truman'ın hikayesinden etkilenmemek mümkün değil. Sıradan bir film kesinlikle değil. Eminim siz de benimle aynı fikre kapılacaksınız filmin sonunda. Muhakkak bir parça da olsa Truman'da ya kendinizi bulacaksınız...Ya da etrafınızda yaşayan birilerini...
İyi pazarlar efendim...