Bazıları gibi ben de MİT tarihinin gelmiş geçmiş en lekesiz, en temiz ve en dürüst Müsteşarı Hakan Fidan'ın görevinden istifa etmesini endişeyle karşıladım. Çünkü ülke en kritik dönemden geçerken Türkiye'nin en önemli istihbarat kurumunun başındaki kişinin istifasının ardından bir boşluk olma ihtimali endişeye sevk ediyor ister istemez. Biliyoruz ki sadece Paralel Örgüt'le mücadelede değil, Çözüm Süreci'nin başlaması ve devamında da Hakan Fidan'ın yüklendiği sorumluluk çok büyük.
Bu sorumluluklar onun istifası ile birlikte askıya alınırsa gerçekten Türkiye çok zor bir durumla karşı karşıya kalır. Ancak inşallah böyle bir şey olmayacak. Fidan çünkü çok az sayıda devlet adamında olan önsezi ve meseleleri derinlemesine analiz edip doğruyu saptama konusunda inanılmaz yetenekli. Muhakkak önlem almıştır ve planlama yapmıştır kendisinden sonra MİT'in sorumluluğunun ne olacağı hususunda.
Şunun bilinmesinde muhakkak fayda var diye düşünüyorum; Devleti alttan alta ele geçirmek için 40 yıl evvelinden yola çıkanların kullandığı taşeron Fethullah Gülen ve örgütünün çözümlenmesinde ve gerçek niyetlerinin anlaşılmasında Fidan'ın çok büyük rolü var. Daha önceki iktidarlarla olduğu gibi AKP iktidarının da nimetlerinden faydalanmak için taktıkları 'alnı secde gören iyi çocuklar' maskesiyle aldatmayı başaran ve iktidar mensuplarını yıllarca ayakta uyutan Paralel Örgüt'ün kirli emellerinin deşifre olmasında öncü rol üstlenen Fidan'a çok şey borçlu bu ülke insanı. Bugün değil belki ama bir gün geldiğinde ne demek istediğim çok daha iyi kavranacak. Hep diyorum; "İyi ki iktidarın başında Tayyip Erdoğan gibi bir lider vardı. Ve iyi ki onun da yanında Hakan Fidan!"
Bu iki isim olmasaydı inanın Türkiye hala dış mihrakların bu topraklar üzerinde at koşturmak için kullandığı Paralel Örgüt'ün yuvasıydı.
Bugün bu yuva dağıldı ise, dağıtıldı ise başta Erdoğan'ın sonra da Fidan'ın büyük payı vardır. Diğerlerinin yoktur demek istemiyorum ama şu gerçek ki bu örgütle mücadelenin başlaması için düğmeye basılmasına önayak olan çok az sayıda isim var. İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, o dönem Başbakan Yardımcısı olan Beşir Atalay ve şu anda aklıma gelmemiş olsa da bir iki isim daha vardı. Emin olun bunların dışındaki birçok iktidar mensubu o dönem yani ilk zamanlar örgütle mücadele noktasında Erdoğan'a geri adım attırtmak için büyük çaba sarfettiler. Kim ne düşünür bilmem! Umurumda da değil! Ama ben şuna inanıyorum; Büyük ihanetin gerçekleştiği 7 Şubat 2012 sonrası yaşananları sıradan bir mesele olarak görüp Pensilvanya ile Erdoğan arasında mekik dokuyanlar da o günkü ihanetin bir parçasıdır. Bugün onların nerede olduğu, hangi tarafta olduğu da benim bu fikrimi değiştirmez! Çünkü eğer o günler Erdoğan 'kara kutum, sır küpüm' dediği Fidan'ın öngörü ve tespitlerine değil, sözüm ona kendilerini iyi niyet elçisi ya da güvercin sananların tavsiyelerine uymuş olsaydı Türkiye bu örgütün yuvası olmaya devam edecekti. Örgüt değil, devlet paralel olarak anılacaktı. O kadar ucu ucunaydı yani durum. Öyle ucu ucunaydı ki işte tarihe 7 Şubat Krizi olarak geçen o günkü ihaneti gerçekleştirenler devlete, devletin politikalarına kafa tutacak kadar küstahlaşmışlardı.
Dün arşivleri karıştırdım bu yazıyı yazmadan evvel. O gün ve sonrası yaşananları tek tek okudum yeniden. O dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın ameliyat saatini bile hesaplayıp Hakan Fidan'ın bileklerine kelepçe takmaya kalkanların bugün geldikleri noktayı ve yaşadıklarını düşündüm. İster istemez nerdennn, nereyeee dedim kendi kendime... Evet...
Nerden nereye... Tam bundan 3 yıl evvel kardeş kanı dökülmesin, bu topraklara barış gelsin diye kelle koltukta mücadele için devlet adına yola çıkan Hakan Fidan'a operasyon çekenler kodeste alçaklıkların cezasını çekerken 'vatan haini' diyerek yaftalamaya kalktıkları Hakan Fidan yeni bir kariyer için yola çıktı! Allah utandırmasın!
Bu ülke için hayırlı olsun!