Kitabı piyasaya ilk çıktığında Almanya'daydım. Twitter'da acayip bir rüzgâr estiriliyordu o günlerde Sabri Uzun ve adını "İN" koyduğu kitabı ile ilgili. Yorumlara göre kitap Uzun'un yıllardır biriktirdiği arşivinin bir dökümüydü. Nitekim öyle olduğunu Türkiye'ye gelip kitabı edinince anladım. Tamamen istihbarata dayalı bir yığın bilginin yer aldığı kitap okurdan çok, devletin istihbarat ve terörle mücadele eden birimlerine hizmet ediyordu. Bir türlü perde arkası aralanamayan CHP lideri Deniz Baykal'a düzenlenen kaset komplosu dahil, Güneydoğu'da işlenen yargısız infazlar ve faili meçhullere dair olayların perde arkası Uzun'un kaleminden okurla buluşuyordu.
Kitabı bitirdikten sonra anladım ki; Uzun'un ben dahil birçok gazetecinin Paralel Örgüt konusunda bildiklerini anlatması için röportaj tekliflerini reddetmesinin tek nedeni yazmayı düşündüğü bu kitapmış! Bana göre vaktinde devlette etkin bir istihbaratçı olduğu için Uzun'un bu sayede ele geçirdiği önemli bilgileri bir kitap uğruna yıllarca saklı tutması doğru bir davranış değil ama yine de takdir kamuoyunun.
Gelelim şimdi asıl mevzuya... Hem kitabını konuşmak hem de Paralel Örgüt'le ilgili verilen mücadelede yorumlarını almak için Uzun'u aHaber'de, % 100 Siyaset programına davet ettik. Ettik ama mutsuz da olduk sonunda. Çünkü Uzun enteresan bir tavır sergiledi.
Yayın öncesi Cevzet Soysal'ın kızlarının çarşaflı olduğunu görünce onlarla aynı ekranı paylaşmak istemediğini söyledi. Sonra yayın sırasında sorulacak soruların neler olduğunu bilmek istediğini iletti. Yayında daha da bir garipti. Mesela kitapta bahsini ettiği Baykal komplosuna girmememizi istedi. "Baykal'ın ismi üzerinden değil, Çilingir Hasan üzerinden konuşalım konuyu lütfen" dedi.
2011'de Paralel Örgüt tehlikesi ile ilgili basına yansıyan ancak gizli tutulan Kılıçdaroğlu görüşmesine dair bir sorum karşısında "Bana bunu soramazsınız! Beni siyasete alet etmeyin! Ben tetikçi değilim!" falan diyerek tuhaf hareketler sergiledi. Aynı görüşmede bulunan Fidel Okan'ın 1 yıl önce yine % 100 Siyaset'te anlattıklarından yola çıkarak "Siz Gülen Cemaati ile ilgili tehlikeyi anlattığınızda ayağa kalkıp, 'Bunlar cemaat değil, bunlar çete! Derhal önerge verelim mecliste! Konuyu gündeme getirelim' diyen Kılıçdaroğlu'nun bugün bu cemaate kol kanat germesini nasıl yorumluyorsunuz?" sorusu üzerine öfkeden çılgına döndü ve "Hiçbir tepki vermedi Kılıçdaroğlu. Sadece not aldı" diyerek alenen yalan söyledi. Çünkü olayın Fidel'in anlattığı gibi olduğunu Uzun'un Kılıçdaroğlu görüşmesinin ardından İsa Gök'ün cemaatle ilgili yaptığı meclis konuşmasından biliyorduk zaten.
Sonra Fidel telefona bağlandı ve o güne dair yine dümdüz bildiklerini aktardı ve şu minvalde bir tespitte bulundu: "Paralel Örgüt'le mücadelede bu iktidarın devamı çok önemlidir. Eğer iktidar değişirse ve Allah korusun CHP başa geçerse Paralel Örgüt dirilir ve yeniden güç kazanır." Uzun'a Fidel'in bu tespitine katılıp katılmadığını sordum. "Doğru mu efendim?
İktidar değişirse Paralel Çete ile mücadele sekteye mi uğrar mı" dedim. Tabii yine gergin bir halde "Lütfen beni siyasete alet etmeyin! Bu konu beni aşar" deyip kem küm etti.
Paralel Çete ile mücadele noktasında hangi yolun doğru olduğu, hangisinin olmadığı sorusunun siyasetle ne ilgisi var bilmiyorum ama şunu biliyorum ki, Uzun siyasetle aslında çok ilgili. Benim ısrarla CHP ve Cemaat ilişkisi sorularını sormam onu fena halde rahatsız etti! Çünkü Uzun bir yandan Paralel Örgüt'e çakıyorken, bir yandan da bu örgütün yeni siyasi zeminindeki insanlarla yani CHP'lilerle gelecek kariyeri adına ahbaplık ediyordu.
Sözün özü; önümüzdeki seçimde Sabri Uzun bir yerlerden CHP adayı olursa, sakın şaşırmayın! Ve bu dediğimi de lütfen o zaman hatırlayın!